Gidelim

2.2K 216 69
                                    

Merakla, "Kim tanıyabilir?" diye sordum.

"O saklı kentten giderken ona bazı askerler eşlik etmişti. Galiba onların kim olduğunu bulabilirim."

"Bu çok iyi olur." dedim.

Yalçın, "Ne zamana kadar bulabilirsiniz?" diye sordu.

Mazhar Bey, "Sen Alçin'e istersen buraları göster ya da bir yerde oturup takılın. Ben bulunca sana haber ederim." dedi.

"Öyle yapalım." diyerek ayağa kalkan Yalçın ile ayağa kalktım.

Mazhar Bey de ayağa kalktı ve "Çok geç olmadan size ulaşırım." dedi.

"Teşekkürler, Mazhar Abi. Görüşürüz."

Mazhar Abi de "Görüşürüz." dediğinde "Görüşürüz." dedim.

Ofisinden çıktığımızda "Niye nasıl element temsilcisi olduğunu anlatmamış? Böylece onu aramak zorunda kalmazdık. Yazılı bir belgeye geçirmeliydi." dedim.

"Bilmiyorum. Bence de bunun bilinmemesi garip ve saçma ama bilmediğimiz şeyler olabilir. En iyisi ona buradan giderken eşlik eden askerler ile konuşmak. Böylece bir yere varabiliriz."

Onu kafamla onayladım.

"Peki ne yapmak istersin?" diye soran Yalçın'a döndüm.

"Çevreyi mi gezdireyim? Oturup bekleyelim mi?"

"Sen de bu Saklı Kentte yaşıyorsun normalde, değil mi?" diye sordum.

"Evet."

Hiç düşünmeden "Evini merak ediyorum." dedim.

"O kadar yer ve aktivite varken benim evime mi gideceğiz?" diye sorduğunda "Olamaz mı? Merak ediyorum." dedim.

"Tabii olabilir, gidelim." derken hali düşünceliydi.

"Ben böyle patavatsızca söyledim ama gitmek zorunda değiliz. Öylesine dedim."

"Yok, yok gidelim."

Birlikte akademiden çıkıp yürürken iki kız ve bir erkeğin olduğu grup "Yalçın Abi!" diyerek yanımıza geldiler.

Yalçın, "Oo gençler nasılsınız?" diye sorduğunda kızlarla gelen erkek, "İyiyiz, sen nasılsın abi?" diye sordu.

Aşağı yukarı benimle aynı yaşta olmaları lazımdı.

"İyiyim, ne olsun."

Ortamda bir sessizlik oluştuğunda gelenleri incelemeye başladım. Esmer kızı bir yerden tanıyor gibiydim.

"Tanışıyor muyuz?" diye sordum.

"Geçen sene sınava giderken kolyemi kaybetmiştim, hatırlıyor musun?" diye sorunca "Aa sen Hazal'sın!" dedim.

Geçen sene sihirli orman kapılarını açtığında sınava girenlerden biri de Hazal'dı.

Sınava giderken kolyesini düşürdüğünü görüp peşinden gitmiş, kolyesini vermiştim.

Diğerleri bize merakla bakarken Hazal, "Geçen sene kolyemi veren kız, size bahsetmiştim." dedi.

Diğer kız, "Aslında biz şey için gelmiştik." dediğinde Yalçın, "Ney için?" diye sordu.

"Dedikodular doğru mu? Savaş tektardan mı çıkacak?"

Yalçın, "Hepiniz zeki ve olgun öğrencilersiniz. Sizden bir şey saklamayacağım. Savaş çıkma olasılığı var. Her şeye hazırlıklı olmalıyız ama bu sizi korkutmasın. Eğer öyle bir durumla karşılaşırsak öğrencileri ve yaşlılar başka bir adsız bölgeye aktarılır." dedi.

Erkek öğrenci, "Saçmalama abi. Hepimiz burada kalıp savaşırız." dediğinde Yalçın, "Şimdi biz eve gideceğiz, bir sorun olursa beni orada bulabilirsiniz. Bu savaş laflarını da fazla dillendirmeyin." dedi.

"Tamam abi."

"Görüşürüz abi."

"Kolay gelsin abi."

Adını bilmediğim kızın kurduğu cümle ile üçü de gülmemek için kendilerini tutuyorlardı.

Yine göğsümden vücuduma yayılan o ısıyı hissederken Yalçın, "Siz fazla kaşınmaya başladınız." dedi.

"Hadi abi, görüşürüz." diyerek kaçtıklarında Yalçın bana baktı.

"Gençler işte, illa uğraşacaklar." dedi.

"Onlar benden en az birer yaş büyük. Onlara o kadar küçük gözle bakmasan." dedim.

"Ben seni hiç kardeş gözüyle görmediğim için yaş farkı dikkatimi çekmemişti." deyince yanlış anlayarak ona baktım.

"Arkadaş yani, arkadaş olarak gördüm."

"Ha anladım. Hazallar da sanki biz yakın davranıyormuşuz gibi öyle yakıştırmada bulundu." dedim.

"Sadece bir kere sırf yakalanmamak için öpüşmemiz gerekti."

"Aynen. Bir kere de sırf kayıp bir yerimi inciltmeyeyim diye el ele tutuşmamız gerekti."

"Diğerleri hep şakaydı."

"Aynen."

"Aynen."

Yaşadıklarımız gözümün önünde canlanırken daha da utanmaya başlamıştım.

"Gitsek mi artık?" diye sordu.

"Gidelim, gidelim."

Güneş Parlarken Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin