Yorgunlukla kendimi yere attığımda Dilay, "Kalk ayağa. Tekrardan hedeflere atış yap." dedi.
"Yorgunluktan ölüyorum. Bunu bana yapma."
"Ben sana sporun başında ne demiştim Alçin?" diye soran Dilay ile dudağımı büzdüm.
"Son kez soruyorum. Benim seni eğitmemi istiyor musun?"
"Eminim Dilay. Hadi başlayalım." derken çok heyecanlıydım.
"Acımasız bir öğretmen olurum. Pes edemezsin."
"Söz veriyorum, pes etmeyeceğim."
Ayağa kalktım ve benim için hazırladıkları hedefe baktım.
Üst üste yerleştirilen büyük taşların boyu bir insan boyuna yakındı.
Sağ ayağımı geriye attım ve ellerimi birleştirdim.
Ellerimi birbirinden ayırırken sanki elimde bir top varmış gibi çevresinde ellerimi gezdirmeye başladım.
Hayal ettiğim topun yerinde güneş topu oluştuğunda dirseğimi kırıp kollarımı geriye doğru çektim ve güç topunu ileri fırlattım.
Hedefi orta kısmından vurduğumda gülümseyerek Dilay'a baktım.
"Oldu mu?"
"Fena değil. Bunu hızlandırman lazım." derken kenarda oturup bizi izleyen Gökbay ve Oflaz'a baktım.
Oflaz, "Güzel ilerliyorsun." deyince gülümsedim.
Dilay, Gökbay'a baktı ve "Niye oturuyorsun? Hedefleri bir daha diz. Kız nereye nişan alacak?" dedi.
Gökbay ayağa kalkarken en az benim kadar yorulmuştu.
Oflaz, "Ben de sana yardım edeyim." diyerek ayağa kalktığı sıra bize doğru yaklaşan Efkan ve Meva'yı gördüm.
Hapishaneden çıkınca Meva ve Efkan çevreyi kolaçan edip Yalçın'ın idamının ne zaman olacağını öğrenmek için gitmişlerdi.
Biz de Gökbay, Sevilay Hanım'ın kartını geri yerine bırakınca şehirden biraz uzak olan bu arsaya gelmiştik.
Umutla "Bir şeyler öğrenebildiniz mi?" diye sordum.
"Evet, idam tahmin ettiğimiz gibi bu akşam gerçekleşecek. Saat dokuzda Yalçın'ın asılması planlanıyor." dedi Meva.
Efkan, "Hapishanede olanlar da öğrenilmiş. Bizim yaptığımızı bilmiyorlar ama Yalçın'ı başka bir yere transfer etmişler. İdam da güç kesici bir odada yapılacak." dedi.
"Güç kesici oda şehrin neresinde var ki?" diye sordum.
Gökbay, "Yeni yapılan infaz binasında güç kesici odalar var. İdam orada yapılır." dedi.
Dilay, Mevalara "Siz ikiniz iyi iş çıkardınız." deyince Meva, "Arkadaşça güzel iş yapıyoruz." dedi.
Efkan, "Evet, arkadaşça harikayız." deyince onları anlamayarak baktım.
Bu arkadaş muhabbetini öğrenmem gerekiyordu.
"Saat yediyi on geçiyor. Şimdi gitmeliyiz." diyen Oflaz ile saatin yeni farkına varıyordum.
"Gidelim gitmesine de Yalçın'ın nereden getirileceğini bilmiyoruz. Nasıl onu yolda bulup kurtaracağız?" diye sordum.
Dilay, "Ben askeriyeden destek istemiştim. Onlarla birlikte yeni infaz binasına giden yollarda nöbet tutarız." dediğinde içim rahatladı.
"Hadi o zaman gidelim." diyen Oflaz ile yürümeye başladık.
Gökbay bilerek Dilay'ın en uzağında yürürken arada göz ucuyla ona bakıyordu.
Bunu fark ettiğimde tebessüm ettim.
Yanına gittim ve "Dilay'ın gözüne girmeyi bugün ciddi ölçüde başardın." dedim.
Gökbay, "Başardım mı?" diye şaşırınca "Tabii başardın." dedim.
Gökbay yere bakarken zoraki bir gülümseme yolladı.
"Her ne olursa olsun bizden olmaz. Ortak nokta yok."
"Ortak noktaya mı ihtiyaç duyuyorsun?" diye sordum.
"Benim ailem biraz elit insanlar. Böyle bir ilişki onaylamazlar. Annemin bu ilişkiyi engellemek için her şeyi yapacağını biliyorum."
"En fazla ne yapabilir ki?"
"Ben de bilmiyorum. Sen de bu konuya daha fazla takılma. Dilay beni sevmezse yapabileceğim bir şey yok."
Merakla "Eğer severse aileni karşına alır mısın?" diye sordum.
"Galiba. Alırım."
Dudak kıvırdım.
"Umarım hem Dilay seni sever hem de ailen bu ilişkiyi onaylar." dedim.
"Umarım." diyen Gökbay umutsuzdu.
"Neyse. Sen Yalçın'a odaklan. Şu anki önceliğimiz o." diyen Gökbay hatırlayıp heyecan yapmak istemediğim konuyu açmış oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
FantasyHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...