Asker silahı ile beni vuracakken Yalçın öldürdüğü askeri bir kenara bırakıp benim dövüştüğüm askerin üzerine atladı.
Askeri yere düşürürken onu boğmaya başladı. Ben ise kullanamadığım güçten dolayı moralimi bozmuştum.
Yalçın ikinci askerin de hakkından gelince ayağa kalktı ve "Niye dövüşmedin? Seni neredeyse öldürecekti." dedi.
"Gücümü kullanabileceğimi sandım."
Yalçın içtenlikle gülümsedi ve "Bir an gelmeyeceğinizi sandım." dedi.
"Saçmalama. Tabii ki geleceğiz. Sadece senin burada olduğunu bilmeyip getirilmeni bekledik." dedim.
"Geleceğinizi biliyordum. Yine de korktum."
Gülümseyerek Yalçın'a baktım.
"Ellerini çözmemi ister misin?"
"Evet, lütfen."
Askerlerin üzerini aradıktan sonra bulduğum anahtar ile Yalçın'ın kelepçelerini çözdüm.
Yalçın ellerini kelepçeden kurtarır kurtarmaz sıkıca bana sarıldı.
Ben de ona sarılırken "Seni kaybedeceğim diye çok korktum." diye fısıldadım.
Yalçın, "Seni kolay kolay bırakmam." dediğinde utanmıştım.
"Buradan çıkmamız lazım." derken kapı tıktıklandı.
Korkuyla Yalçın'ın elini tutarken diğer taraftan Dilay'ın sesi duyuldu.
"Alçin orada mısınız?"
Kapıyı hemen açtım ve gelen Oflazlara baktım.
Onlar hızla içeri girince kapıyı kapattım ve "Yalçın'ı buradan nasıl çıkaracağımız düşünüyoruz." dedim.
Gökbay, "Dışarısı çok kalabalık. O kalabalıktan yararlanarak Yalçın aradan kaçabilir." dedi.
Oflaz, "Yalçın'ı gören herkes kaçışır. Bu daha çok dikkat çeker." dedi.
Meva, "Kılık değiştirip çıkarabiliriz." dediğinde yerde yatan asker cesetlerine baktım.
Yalçın'ın ilk öldürdüğü askeri göstererek "Aslında şuradaki asker ile Yalçın'ın bedenleri aynı gibi." dedim.
"Bence de öyle." diyen Efkan ile Yalçın, "Mesaj alınmıştır." dedi.
Yalçın askerin üstündeki üniformayı çıkarırken Meva arkasını döndü.
Efkan da onunla birlikle arkasını dönünce Dilay, "O kadar yetmez, bir de gözlerinizi kapatın." dedi.
Efkan ve Meva, Dilay'ın kendileri ile dalga geçtiğini anlamayarak gözlerini elleriyle kapattıklarında güldüm.
Yalçın üzerindeki tişörtün eteklerinden tuttuğunda çıkaracaktı ki bana baktı.
"Ha pardon." diyerek arkamı döndüğümde arkamdaki duvarın boydan aynası olduğunu gördüm.
Sesimi çıkarmazken aynadan tişörtünü çıkaran Yalçın'ı izledim. Sırt kaslarını gördüğümde beğenerek dudağımı kıvırdım.
Yalçın askerin gömleğini giyerken bize doğru dönünce göz göze geldik. Benim aynadan kendisini izliyor olmam onu güldürürken "Çok ayıp Alçin." dedi.
"Ne ayıbı, ben arkamı dönmüştüm. Evren izin vermedi."
"Bahaneni sevsinler." dediğinde utanarak sırıtmaya başladım.
"Neyse evreni dinlemeyip gözlerimi kapatayım." dedim ve gözlerimi ellerimle kapattım.
Kısa bir süre sonra Yalçın, "Oldu mu?" diye sorunca ona baktım.
Üniformalı çekici görünürken yutkundum. Şu an gözümde epey çekiciydi.
Dilay gülerek "Yalçın biz olmasak Alçin üniformalı sen ile güzel bir fantazi yaşayacak. Bence oldu mu tarzından bir soruya gerek yok." dedi.
Dilay'ın bu dediği kulaklarıma kadar kızarmama neden olurken Yalçın, "Dilay o söylenecek söz mü?" diye Dilay'a kızdı. O da uyanmıştı.
"Sadece gerçekleri söyledim." diyerek omuz silken Dilay, Oflaz'a baktı.
Bakışları Oflaz'da birkaç saniye kalınca ben de Oflaz'a baktım.
Oflaz kafasını öne eğmiş, düşünüyordu. Beni kıskanmıştı.
Gülümseyerek Oflaz'ın koluna girdim ve "Balım bence bunları bırakıp kendi götümüzü kurtaralım." dedim.
Oflaz bu dediğime gülerek "Biraz daha beklersek hepimiz yakalanacağız." dedi.
"Adam doğru söylüyor. Gidelim." dedi Gökbay.
Oflaz, "Yalçın sen ortada yürü. Tedbir tedbirdir." dedi.
Yalçın onu kafasıyla onayladıktan sonra hepimizin ortasına geçti.
"Hazır mısınız?" diye sordum.
Hepsi beni onaylayınca kapıyı açtım ve "Yurda şu an gitmek tehlikeli. Bizim eve gidelim." dedim.
Oflaz, "Annenlere ne diyeceğiz?" diye sorunca "Ona da o zaman bakarız." dedim ve yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
FantasiHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...