Akşam her zamanki çardağımıza oturduğumuzda yorgunluktan ayaklarım ağrıyordu.
Ayaklarımı ortadaki masaya uzatırken yorgunluktan uyumak istiyordum.
Oflaz, "Yine çok yorgun görünüyorsun. Hiç dinlenme günün yok mu?" diye sordu.
Benimle ilgilenmesi hoşuma giderken "Yarın boşum ama yarın da Saklı kente gideceğiz. Element temsilcisi olduğum için orada sık sık görünmeyi seviyorum. Hatta güneş gücüne sahip öğrenciler beni sevdi ve fotoğraf çekildik. Size de göstereyim." dedim ve telefonumu çıkarmak için cebimi yokladım.
"Spor çantamdaydı, unutmuşum." diyerek çantamı kurcaladığımda telefonumu bulamayınca Yalçın'a döndüm.
"Telefonum sende mi?"
"Yok, bugün hiç elinde de görmedim."
Kısa bir süre düşündüm.
Gülerek "Bugün hiç telefonumu çıkarmadım. Galiba odamda unutmuşum. Yorgunluktan ne yaptığımı da şaşırıyorum artık." dedim.
"Yarın bizim oraya gidecekseniz ben de geleyim. Ne zamandır eve gitmiyorum. Hep personel binasında kalıyorum." diyen Dilay'a "Tamam, sen de gelirsin." dedim.
Gökbay, "Yarınlık gitmeseniz olmaz mı?" diye sorunca Yalçın ile bakıştık.
"Yarın hepimizin boş günü. Birlikte bir şeyler yapalım." diyen Gökbay'ı kırmak istemiyordum.
Zaten son günlerde epey keyifsizdi. İstediğini yapıp onu mutlu etmek isterdim.
Gülümsedim ve "O zaman yarın ne yapıyoruz?" diye sordum.
Meva, "Ay benim bildiğim çok güzel bir pedikürcü var." dediğinde Oflaz, "Başka bir şeyler mi bulsak?" diye sordu.
"Birlikte piknik mi yapsak ki?" diye ortaya fikir sundu. Bu fikir hoşuma gitmişti.
"Aslında harika olur. Ben annemden hazırlamasını isterim." dedim.
Dilay, "Ben de yemekhaneden kahvaltılık bir şeyler getiririm." deyince Oflaz, "İçecekler de benden." dedi.
"Gökbay iyi ki birlikte takılalım dedin yoksa piknik fikri aklımıza gelmezdi." dedi Meva heyecanla.
Gökbay sadece tebessüm etmekle yetinince Yalçın'a konuşması için bir bakış attım.
Yalçın, "Gökbay bir haftadır canın çok sıkkın. Neler olduğunu anlatmak ister misin?" diye sordu.
Gökbay acıyla gülümsedi ve "Neler olmadı ki?" dedi.
"Anlat da rahatla. Belki bir çözüm de buluruz." dedi Oflaz.
"Sorunlarımın annem ve babamdan kaynaklı olduğunu anlamışsınızdır. Şu son bir haftadır ikisi ile de tartışıp duruyoruz."
Meva, "Sorun ne ki?" diye sordu.
"Çok fazla sorun var. Bunlardan biri beni evlendirmek istiyorlar. Ailemin biraz elit olduğunu söylemiştim, aile yemeklerinin birinde birisinin kızı hoşlanmış benden. Evleneceksin diye tutturdular."
Dilay, "Peki sen ne cevap verdin?" diye sordu.
Sesi korkuyor gibiydi.
"Tabii ki hayır dedim ve orada tartışmalar başladı. Annem de babam da kısıtlayıcı insanlardır. Benim yerime benim hayatımda ilerleyeceğim adımları belirlediler. Kiminle evleneceğim, ne iş yapacağım, nerede yaşayacağım. Her şey. Bazı zamanlar beni sadece bir kukla gibi kullandıklarını düşünüyorum."
"Onların dediklerine karşı geldiğinde peki ne yapıyorlar?" diye sordum.
"Sadece tehdit. Yapmadığımda ise tehditi uyguluyorlar. Onlara karşı gelmek de istemiyorum. Aileyiz sonuçta."
"Asker yetiştirmiyorlar ki, çocuklarını yetiştiriyorlar. Çok kabalar."
Efkan, "Mesela seni istedikleri kişi yerine Dilay ile evlendirsek ne yapabilirler ki?" diye sorduğunda Dilay, "Beni niye araya katıyorsun?" diye sordu.
"Kız benden vazgeçer böyle bir şey yaparsam. Bu yüzden beni boşayıp yeni bir gelin aramaya koyulurlar."
"Dilay'ın senden boşanacağını sanmıyorum." dedim net bir ses tonunda.
Dilay, "Bunlar ne zırvalıyor bilmiyorum ama eğer bir yardımı dokunacaksa formaliteden evlenebiliriz." dedi.
Gökbay ayağa kalktı ve hepimize "Teşekkürler." dedi.
Sonra Dilay'a döndü ve "Beni tüm gerçekliğim ile tanısan formaliteden bile evlenmek istemezsin. Çabalamana gerek yok." dedi.
Bizim bir şey dememize izin vermeden giden Gökbay'ın ardından Dilay da ayağa kalktı ve peşinden gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
FantasyHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...