Gökbay, "Tenha bir yer vardı ve ateşli bir kadınla karşılaştım. Biraz sohbet ediyorduk. O sıra Dilay'ın sesini ve ayak seslerinin yaklaştığını fark ederek biraz onu ve Yalçın'ı dinledim." dediğinde Dilay, Yalçın'a döndü.
"Sana bir koku aldığımı söylemiştim! Sen ise güvenli diyip durdun. Bak ne oldu?"
Dilay'ın siteminden sonra Yalçın kaşlarını çattı.
"Daha önce bir kez karşılaştığın adamın parfümü gibi kokan bir sokakta olduğumuzu söylersen tabii bir şey yoktur, derim."
"Beni beşikteyken bile tanıyordun. Koku duyum gelişmiştir, inanmam lazımdı."
İkisinin arasına girmem gerektiğini hissediyordum.
"Daha sabah grip olduğunu söyledin, Dilay. Haklıyım bence." diyen Yalçın ile Dilay ofladı.
"Ben Gökbay'ın neden tenha bir yerde ateşli biriyle konuştuğunu anlamadım." diyen Meva'ya döndü gözler.
"Konuşmuyorlardı." dedim.
Meva ilk başta anlamada da sonradan gözleri büyüdü.
"Sokak ortasında mı?"
"Sadece biraz öpüştük. Siz de beni iyice gömdünüz."
Oflaz, "Bu kadar yeter. Gökbay da Mevalara anlatmış. Dilay sen niye buradasın? Ayrıca Yalçın burada durman güvenli mi? Hem Alçin'in dinlenmesi lazım. Bir işe yaramayacaksanız gidin." dedi.
"İyiyim ben." dedim.
"Hızlı toparladın. Ben eğitim almadan onları yapsam yüksek ihtimalle bir hafta yataktan kalkamazdım." dedi Efkan.
Yalçın düşünceli bir halle Dilay'a baktı. Dilay ile göz göze geldiklerinde sanki aralarında bir iletişim olmuştu.
"Sence de öyle mi?" diye soran Yalçın'a Dilay, "Öyle görünüyor. Aksi halde o hareketi yapamazdı." dedi.
Anlamayarak, "Bize de neler olduğunu anlatın." dedim.
"Öncelikle şu üçüne neler olduğunu açıklamamız lazım. Bir işimize yarayabilir gibi duruyorlar." dedi Dilay.
Gökbay, "İşine yarayacağıma göre artık tanışabiliriz." diyerek elini Dilay'a uzattı.
"Geri zekalı olduğunu tescilledin. Az önce ismim sohbet arasında geçti. Tanışma merasimine gerek yok." dedi Dilay.
"Özel bir tanışmadan bahsetmiştim." diyerek elini çeken Gökbay'a Dilay, "Özel değilsin." dedi.
"Anlıyorum."
Dilay, "Sizler Meva ve Efkan'sınız. Değil mi?" diye sordu.
Meva, "Evet, öyle. Sıkı dostuz." dedi.
"Değişik bir bilgilendirme oldu."
Yalçın, "İnsanları sonra yargılarsın. Şimdi daha önemli bir önceliğimiz var." dedi.
"Doğru diyorsun. Şu ana kadar olanları şu üçüne anlatalım."
"Artık anlatın. Merak ediyoruz." dedi Efkan.
"Şimdi size anlatacaklarım bu odadan çıkmamalı. Yoksa sadece Dilay ile ben değil, hepimiz ölürüz." diye uyarı yapan Yalçın; Meva ve Efkan'ı daha da korkutmuştu.
"İsterseniz şimdi gidin. Bunları öğrenmezseniz zarar görmezsiniz." dedim.
Efkan ve Meva birbirleri ile bakıştılar. Ne yapacaklarına karar vermeye çalışıyorlardı.
Oflaz, "Eğer giderseniz kimse sizi yargılamaz. Kendinizi korumak kadar normal bir şey yok." dedi.
Meva, "Eğer Alçin olmasaydı ben de burada olamazdım. Ona borçluyum." dediğinde "Sakın öyle düşünme. Sırf benim için bunu yapmam olmaz." dedim.
"Ben neler olduğunu öğrenip size yardım etmek istiyorum." diyen Meva ile Efkan, "Öyleyse ben de varım." dedi.
Yalçın, "Emin misiniz?" diye sordu.
Yanlış bir karar verip hayatlarını tehlikeye atmak istemiyordu.
"Eminim." dedi Meva.
"Ben de eminim. Anlatabilirsiniz." dedi Efkan.
Gökbay, "Bize neden güveniyorsunuz?" diye sordu.
"Çünkü bize ihanet etme gibi bir durumunuz yok." dedi Dilay.
"Niye yok?"
"Çünkü bu bildiklerinizi düşmanlarınıza anlatırsanız sırf bildiğiniz için sizi de öldürmek için çalışırlar. Biz kendimizi koruyabiliriz, ölen siz olursunuz."
Dilay'ın açıklaması ile Meva ve Efkan daha da korkmuştu.
Gökbay ds tatmin olmuş gibi üst dudağı yukarı doğru kıvrıldı.
"Anlatın, dinliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
FantasyHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...