Derin bir nefes verdim. Küçüklükten beri element dersleri hakkında bulduğum her kitabı okuyup inceliyordum. Herhalde bir şeyler becerebilirdim.
Derin bir nefes verdim.
Gözlerimi kapattıktan sonra iki elimi açtım ve önüme nişan aldım.
Element derslerini ilk alan öğrencilere inanç için söylenilen bir söz vardı.
"Toprak, su, ateş ve hava. Tüm elementleri bize bahşeden sihirli orman. Şimdi de gücümü kullanmama yardım et."
Tekrar tekrar cümleyi dışımdan söyledim. Bir işe yaramıyordu.
Aklıma gelen fikirle cümlede ufak bir değişiklik yaptım.
"Toprak, su, ateş ve hava. Tüm elementleri ve bu elementlerin birleşimi ile oluşan güçleri bize bahşeden sihirli orman. Şimdi de gücümü kullanmama yardım et."
İçimdeki sıcaklığı hissederken cümlemi tekrarladım.
"Toprak, su, ateş ve hava. Tüm elementleri ve bu elementlerin birleşimi ile oluşan güçleri bize bahşeden sihirli orman. Şimdi de gücümü kullanmama yardım et. Masum insanları korumalıyım."
İçimdeki gücün ellerimde toplandığını hissettiğimde gözlerimi açtım.
Güneş ışınları, görünür halde buzdan yapılan kalkanımı hedef alıyordu. Elimden de çıkan ışınlar ile çoğu kişi durup beni izlemeye başlamıştı.
Kalkanda çatlaklar oluşurken sol elimi indirdim ve sağ elimi yumruk yaptım. Tüm gücümü sağ yumruğumda topladım.
Kalkanın çatlaklarına doğru yumruğumu savurduğumda kalkan vurduğum yerden erimeye başladı.
Sağ elim yanıyordu.
Acıyan elimi umursamazken Yalçın da şok olmuş şekilde bana bakıyordu.
Hadi Yalçın, gitsene.
Herkesin dikkati dağıldı, git.
Ona "kaç" diyemiyordum. Eğer dersem herkesin önünde onun tarafında olduğumu belli etmiş olurdum. Bu da herkesin beni terörist bellemesine sebep olurdu.
Başım dönerken Oflaz kolumdan tuttu. Kendimi zorlamış olmalıyım.
Yalçın tereddüt ederek arkasını buzlayarak kaçınca askerler peşine takıldı.
Sevilay Hanım yanımıza doğru yürürken ne yapacağını kestiremiyordum.
"Sevilay Hanım müsaadenizle ben Alçin'i odasına götüreyim. Gücünü bilinçsiz kullandı. Dinlenmeli." diyen Oflaz, Sevilay Hanım'ın konuşmasına engel olmuştu.
"Tamam, gidin."
Oflaz ile kaldığım bloğa giderken herkesin gözü üzerimizdeydi.
Oflaz, "Revire gitmek ister misin?" diye sordu.
"Hayır, sadece odama gidip yatmak istiyorum."
Oflaz durdu ve hiç düşünmeden beni kucağına aldı. Kafamı göğsüne yaslarken kollarımı boynuna saracak gücüm dahi kalmamıştı.
Bizi, bloğun içinde bekleyen Gökbayları gördük.
"Bize anlatmak istediğiniz bir şey var mı?" diye soran Gökbay'a "Ne olabilir?" diye sordu Oflaz.
"Yalçın ile işbirliği..."
Meva'nın sözünü kestim.
"Odamda konuşalım."
Onlar beni onaylarken asansöre yöneldik.
Kısa bir süre sonra odama gelmiştik. İçeri girdiğimizde gözlerim Yalçın'ı aradı.
"Yalçın! Burada mısın?" diye sordum güçlükle.
Yalçın banyodan Dilay ile birlikte çıkınca Gökbay, "Aa sen." dedi.
Dilay onu umursamadan Oflaz'a "Alçin'i yatağına bırak." dedi.
Oflaz onu onaylayarak beni yatağıma kibarca bıraktıktan sonra Dilay kapımı kilitledi ve odama girdi.
Onun arkasından topallayarak odaya giren Yalçın'a "Yaralandın mı?" diye sordum.
"Toprak elementine sahip bir asker bacağıma zehirli sarmaşık sardı ama sorun yok."
Efkan, "Acaba birisi burada ne olduğunu anlatabilir mi?" diye sordu.
Dilay, "Bence de biri olanları anlatsın. Niye bizi bu üçü de biliyor? Bunlar kim? Güvenilir mi?" diye sordu.
"Güvenilir." dedim.
Dilay, "Emin misin? Yoksa öldüreyim." dedi.
"Öldürmek yok, Dilay." diyerek Dilay'ı uyardı Oflaz.
"Of, peki."
Efkan ve Meva, Dilay'dan korktuklarını bakışları ile anlatırken Oflaz, "Gökbay siz nasıl Yalçın'ı öğrendiniz?" diye sordu.
"Tesadüf oldu diyebiliriz."
"Daha açık konuş." diyen Dilay güvenmediğini açık ederek Mevaları süzüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
FantasyHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...