"Alçin."
"Uyan hadi."
"Alçin!"
"Güzelim kalksana artık."
"Alçin haydi!"
Oflayarak üzerimdeki yorganı tekmeledim. Gözlerimi daha açamamıştım.
"Oflaz git başımdan, uyuyacağım."
"Hani bugün Kraliyet Element Akademisinin yurduna taşınacaksın. Gitmemiz lazım." dediğinde gözlerimi açtım.
Gece eşyalarımı toparlayıp uyumuştum.
Uykulu bir ses tonunda "Ben onu tamamen unutmuşum." dedim.
"Bu sabah sınav sonuçları açıklandı. 9,95 almışım."
Heyecanla ayağa fırladım.
"O zaman sen de Kraliyet Element Akademisine geliyorsun!"
"Evet, öyle." dediğinde "Çok heyecanlıyım!" dedim.
"Bence seni geçtiğim için tebrik etmelisin."
Burun kıvırdım.
"Alt tarafı 0,08 puanla geçtin. Artistlenme." dedim.
"Geçtim mi geçtim."
Sandalyemin üzerinden dün giymek için hazırladığım eşofmanları alırken "Ben sınav günün sabahı ve o gece psikolojimi bozacak olaylar yaşadım. Sınavımı bu etkenlere göre yargılar mısın?" diye sordum.
"İlla sen daha iyi olacaksın, değil mi?" diye soran Oflaz'a "Evet." dedim.
Oflaz bu dediğime gülerken "Arkanı dön, daha seni namusuma almadım. Beni giyinirken göremezsin." dedim.
"Mecbur, döneceğim." diyerek arkasını döndüğünde üstümü değiştirdim.
Pijamalarımı dolaba tıktığımda bana sırtı dönük Oflaz'a sırıtarak baktım. Aklımdan sinsi planlar geçiyordu.
Yatağımın üzerine çıktıktan sonra aniden sırtına atladım.
Oflaz neye uğradığını şaşırmaya fırsatı olmadan düşmeyeyim diye dizimin altından tuttu.
Kollarımı boynuna dolarken "Hadi gidelim!" diye bağırdım.
"Tabii, emredin yeter matmazel."
Kıkırdadım.
Oflaz'ın beni bozmaması hoşuma gitmişti.
Odamdan çıktığımızda seslerimizi duyduğu için merak eden annem mutfak kapısından başını çıkarmıştı.
"Çocuğun belini inciteceksin, in sırtından Alçin."
Annemin uyarısı ile "Bir yerin ağrıyor mu Oflaz?" diye sordum.
Annem, Oflaz'ın konuşmasına fırsat vermeden, "Sonradan fark edilir o ağrı." dedi.
"Alt tarafı eğleniyorduk." diyerek Oflaz'ın sırtından indim.
"Güzel güzel eğlenin."
"Zaten gitmemiz lazım. Yurda yerleşeceğiz." dedim.
"Ee ben o kadar kahvaltı hazırladım. Yemeden mi gideceksiniz?" diye sordu annem.
"Kahvaltı yaparsak geç kalırız. Gidelim." dedim.
"Hem erken kalkma hem de kahvaltı yapma. Ben ne edeceğim seninle." diye söylenen anneme sırıtarak "Ben de seni seviyorum." dedim.
"Yemeyeceğinize eminsiniz yani." diyen annem surat asmıştı.
"Ahu Sultan sonraya sözümüz olsun." diyen Oflaz'ın yalakalığına yüz buruşturdum.
"Tek senin sözün olsun, ben bu kıza daha yemek falan yapmam."
"Ayıp ediyorsun anne." dedim.
"Etmiyorum. Hadi siz gidin." diyen annem trip attığını belli ederek mutfağa girdi.
"Ben sonra ona sırnaşıp gönlünü alırım. Biz gidelim." dedim.
Oflaz, "Sen bilirsin." dedi.
"Sen de bir anneme bir babama söz vere vere bir hal oldun. Bir sözünü tut, sonra yeni söz ver." dedim.
"Sözlerimi tutuyorum her türlü. Birkaç tane aynı anda versem sorun olmaz."
"Sözlerini tutmazsan annemlere hesap verirsin." dedim.
Kaşlarını çattı ve "Sen ne zaman benim sözümü tutmadığımı gördün?" diye sordu.
"Sadece uyardım dedim ve sokak kapısını açtım.
Ayakkabılarımı giyerken yanıma gelen Oflaz, kapının kenarında duran sarı valizimi işaret ederek "Ağır mı?" diye sordu.
"Yok, değil. Zaten tekerlekli." dedim.
"Tamamdır. Ağır gelirse söyle." diyerek kendi valizini çekmeye başlayan Oflaz'a durup bakmaya başladım.
"Askeriye girmek istiyorum. Adam bana valizin ağır gelirse söyle, diyor."
"İyilik de yaramıyor sana."
"He, yaramıyor."
Bu dediğim onu güldürdüğünde kapıyı kapattım.
Oflaz, "Şu an Yalçın Bey acaba nerede?" diye sordu.
"Bilmem."
Oflaz, onu hatırlatınca gözlerim istemsizce onu aramıştı.
"Neyse, yurda gidelim. Sevilay Hanım sana hangi odayı verecek, merak ediyorum."
"Ben de çok merak ediyorum." dedim ve yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
FantasyHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...