Ordular bize yaklaşırken en önde gelen Sevilay Hanım'ın burnu havadaydı.
"Şimdi ne yapıyoruz?" diye sordum.
Uysal Bey, "Orta noktada buluşup anlaşmaya çalışacağız. Eğer anlaşma olmazsa iki taraf da yerlerine dönünce savaş başlar." dedi.
"Kimler gidecek?" diye sordum.
"Olayın sebebi olduğun için seni yanıma alırım Alçin. Bir kişi de kim istiyorsa o gelsin." dedi Uysal Bey.
Dilay, karşı taraftaki Gökbay'a bakarken "Ben geleceğim." dedi.
Uysal Bey, karşı tarafa baktıktan sonra "Orta noktada buluşmak için ilerleyelim." dedi.
Birlikte karşı tarafa doğru yürürken Gökbay, Sevilay Hanım ve bir komutan bize doğru gelmeye başladı.
Tam ortak noktada buluştuğumuzda Gökbay kafasını kaldırmıyordu.
Uysal Bey, "Ne istiyorsun?" diye sordu.
"Atalarım ile aynı şeyi." diyen Sevilay Hanım ile Uysal Bey, "Savaşacağız öyleyse." dedi.
"Savaşacağız." dedi Sevilay Hanım.
Dilay, Gökbay'a baktı ve "Seni sevdiğime inanamıyorum. Eğer savaşta karşıma çıkarsan boynunu keseceğim." dedi.
Gökbay, Dilay'a baktığında gözleri dolmuştu.
Sevilay Hanım, "Demek istediğim bilgileri almak için bu tatlı kızın duyguları ile oynadın." dedi gülerek.
"Bir de senin hayatını kurtarmıştı bu kız değil mi?"
Gökbay bir şey dememeye devam ederken "Savaş başladığında bu kadar gülemeyeceksin." dedim.
Sevilay Hanım, "Yoksa beni öldürecek misin küçük kız?" diye sordu.
"Tam olarak öyle yapacağım. Oflaz'ın intikamını alacağım." dedim.
"O şeker arkadaşının intikamını ne kadar ara element gücüne sahip olsan da alamazsın."
Güldüm.
"Depresif oğlun yoksa tüm öğrendiklerini sana yetiştirmedi mi? Ben volkan gücünün element temsilcisinin kızı ,güneş gücünün element temsilcisi, Alçin'im."
Sevilay Hanım'ın yüzündeki gülümseme solarken şok içerisinde Gökbay'a baktı.
"Benimle uğraşmak yerine biraz oğluna ilgi versen bunu daha önce de öğrenebilirdin. Neyse, gücümü savaşta iyi tadacaksın." dedim.
Sevilay Hanım'ın yanındaki komutan, "Bu kadarı kafi. İki taraf anlaşamadığı için savaş başlayacak. Lütfen yerlerinize geçin." dedi.
Sevilay Hanım, "Savaşta seni arıyor olacağım Alçin. Seni öldüreceğim." derken sesindeki kin güldürmüştü.
"Kim kimi öldürecek göreceğiz Sevilay Hanım." dedim ve arkamı döndüm.
Uysal Beyler ile yerimizi aldığımızda Yalçın, "Gökbay bir şey dedi mi?" diye sordu.
Dilay sinirle "O hainin adını ağzına alma!" diye bağırdığında gözleri dolmuştu.
"Beni sadece kullanıyormuş." diye sayıklayan Dilay'a Meva, "Artık yolumuza devam etmeliyiz." dedi.
Efkan, "Savaş başlıyor." dediğinde derin bir nefes aldım.
Mazhar Bey bağırarak "Kentin üzerini kapatın, kokulu bitki fırlatabilirler!" diye bağırdığında buz gücüne sahip insanlar kentin üzerini ördü.
Tüm bölgede büyük bir sessizlik olduğunda Yalçın yavaşça elimi tuttu.
Ona baktım.
Karşı tarafa bakıyordu.
O da bu sessizliğin fırtına öncesine ait olduğunun farkındaydı.
Sevilay Hanım, "Saldırı!" diye bağırdığında Uysal Bey, "Hücum!" diye bağırdı.
Yalçın'a "Kendine dikkat et." dedim.
"Sen de dikkat et." dediğinde elimi ondan çektim ve savaş alanına doğru koşmaya başladım.
Beni gören bir asker zemine sertçe bastığında altımdaki toprak titremeye başladı.
Dengemi sağlamaya çalışırken bana güç saldırısı uygulayacağını fark edip kalkan yaptım.
O kalkanı delmeye çalışırken kalkanımı ileri doğru ittirdim.
Kalkanım askere çarptığında ucu sivri güneş ışınlarımı adama fırlattım.
Sivri kısımlar göğsüne batarken acıyla sendeledi.
Tam ayağının dibine ısı uyguladığımda ayak tabanları yanmaya başladı.
Sırt üstü yere düşerken bana dikenli dallar fırlattı.
Biri harici hepsinden kaçarken dikenli dallardan biri kolumu sıyırmıştı.
Sinirle sıcaklığı yüksek bir güç topu yaptım ve adam fırlattım.
Adam tek kendisini değil, arkasındaki iki kişiyi daha kendisiyle yere düşürürken çevreye baktım.
Gözüm Sevilay Hanım'ı arıyordu. Benim savaşım onunlaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
FantastikHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...