Gökbay, "Sanki kırıldı." dediğinde ona sertçe baktım.
Sanki mi?
"Gökbay bence sen sus." diye araya giren Oflaz ne diyeceğini düşünüyor gibiydi.
"Her şeyi berbat ettim değil mi?" diye sordum.
Oflaz ve Gökbay aynı anda konuştu.
"Yani, biraz."
"Evet, her şeyi altüst ettin. Adam senin için neler yaptı, sen ne diyorsun? Nankörlük etmiş gibi oldun, hatta gibi değil..."
Gökbay konuşmaya devam edecekti ki Oflaz, "Az önce sana sus demiştim hatırlıyor musun?" diye sordu.
"Ben mesajı aldım, susuyorum." diyerek geri çekilen Gökbay ile moralim bozulmuştu.
Oflaz yanıma geldi ve "Yalçın'ı sevdiğim söylenemez ama haksızlık etmedin mi?" diye sordu.
Sesi yine yumuşak çıkmıştı.
Her hatama rağmen bana böyle yumuşak yaklaşmasını seviyordum.
"En başından beri Yalçın'ı sevmeyen sendin. Şimdi niye onu koruyorsun?" diye sordum.
"Benimkinin çoğu kısmı kıskançlıktı, sen de iyi biliyorsun. Sana yakın olmasını kıskanmıştım." diyen Oflaz'a "İyi bok ettin." dedim.
Gökbay, "Kaçacakmışım gibi olacak ama gerçekten kaçmak istiyorum. Odama girsem ve siz sohbete devam etseniz olur mu? Gecenin köründe uykumdan uyanıp yanına geldim. Gidebilir miyim?" diye sordu.
"Git sen, git." diyen Oflaz ile Gökbay, "Tamamdır, teşekkürler. İyi geceler, görüşürüz." dedi ve odasına girdi.
O kapısını kapatıp kilitlediğinde Oflaz'a geri döndüm.
"Bunca yükü istemiyorum. Her şey normale girsin, hayatımı yaşayayım istiyorum. Ya Oflaz ben daha yirmi yaşındayım. Herkesin anlattığı o akademi hayatını eğlenceli bir çevre ile yaşayıp mezun olmak, sonra da işe girmek istiyorum."
Oflaz tebessüm ederek ellerini yanaklarıma götürdü ve hafif hafif okşarken söze girdi.
"Bu olanlar benim de hoşuma gitmiyor ama Yalçın iyi birine benziyor. O, on iki kişiyi sırf senin için öldürdü. Sen hayatta kal diye. Bundan önce ve sonra yapacakları da senin için olacak. Onu kendinden uzaklaştırmak yerine yanında tut. Sana yardımı dokunacağına eminim."
"Ne yapacağım şimdi?" diye sordum.
"Vakit kaybetmeden onun gönlünü alman lazım. Yarın buluştuğunuzda bu konuyu..."
Oflaz'ın sözünü kestim.
"Çok uzaklaşmış olamaz. Peşinden gidip onunla konuşabilirim."
Hatamı telafi etmek istiyorum.
Arkamı dönüp yürümeye başlamıştım ki Oflaz kolumdan tuttu, beni kendine çevirdi.
"Bu saatte tek başına mı gideceksin? Seni öldürmek isteyen insan sayısının farkında mısın? Çok tehlikeli."
"Yalçın bu gece tekrar saldırmazlar, dedi. Tutma beni, gideceğim." dedim.
Oflaz bir şey diyecekti ki onun konuşmasına izin vermeden asansöre doğru koşmaya başladım.
Asansöre binerken Oflaz'ın arkamdan "Siteden çıkma yasağı var!" diye seslendiğini duydum.
Doğru ya, siteden çıkmak yasaktı.
Asansörün zemin katının düğmesine basarken düşünmeye başladım.
Siteden bir şekilde kaçmam lazımdı.
Siteyi çevreleyen duvarların üzerinden atlayıp kaçabilirdim. Peki sonra nereye gideceğim?
Bağırarak onu çağırsam duymaması gereken kişiler bağırışımı ve kime seslendiğimi duyup beni yakalayabilirlerdi.
Bu tehlikeli olurdu.
Asansör zemin katta durduğunda heyecanla kapısının açılmasını bekledim.
Kapı açıldığında jet hızıyla önce asansörden sonra da bloktan dışarı çıktım.
Sitenin girişlerinde bekçi kulübeleri vardı. Kesinlikle duvardan atlamam gerekiyordu.
Bloğun arka tarafına doğru yürürken burayı daha önce hiç görmediğimi fark ettim.
Sitenin duvarlarının iç kısmında eni yaklaşık bir metre olan küçük bir bahçe vardı ve bu bahçe duvar boyunca devam ediyordu.
Sitenin duvarları tahminimce iki metreydi. Tırmanabilirdim.
Tırmanmak için duvara yaklaşıyordum ki arkamdan bir ses buna mani oldu.
"Sen orada ne yaptığını sanıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Parlarken
FantasyHer sene yirmi yaşını dolduran gençler element ormanında kendilerini simgeleyen elementin işaretlerini bulup güç elde etmek için mücadeleye girer. Sınırlı sayıda ormanın ürettiği elementleri bitmeden bulanlar güçlerini öğrenmek için ülkenin en büy...