Tutuşuyorduk

2K 222 43
                                    

Uysal Bey şüpheyle bana bakarken çaktırmasa da endişelenmişti.

"Ceketim odanızda kalmış, onu almaya dönmüştüm." derken sesimi olabildiğince normal çıkarmaya çalışmıştım.

"Al hızlıca, kapımı kilitleyeceğim."

Onu onaylayarak hızla odasına girdiğim ve bıraktığım ceketi alıp geri odadan çıktım.

Uysal Bey kapıyı kilitlerken "Geri dönüyor musunuz?" diye sordu.

"Döneceğiz. Sevilay Hanım'ın dikkatini çekmek istemiyoruz." dedim.

Uysal Bey bana cevap vermeye tenezzül etmeyince "Ben gideyim en iyisi." dedim ve arkamı döndüm.

Buradan kaçıp duyduklarımı Yalçın'a anlatmak için sabırsızlanıyordum. Belki Yalçın duyduklarımdan mantıklı bir açıklama çıkarabilirdi.

"Alçin."

Uysal Bey'in sesi ile durdum.

Sessizce yutkunduktan sonra derin bir nefes verdim ve ona döndüm.

"Buyrun Uysal Bey."

"Eğer element temsilcisiysen bu büyük sorumluluk demek oluyor. Oluşabilecek tehlikelere hazırlıklı olman lazım."

Bu bir tehdit miydi? Yoksa iyi düşüncelerle söylenmiş bir tavsiye miydi?

Anlamıyorum.

"Doğru diyorsunuz, hazır olmak için hazırlanacağım." dedim.

"Başarılar dilerim."

"Sağ olun."

Daha başka bir şey söylemesine izin vermeden arkamı döndüm ve hızlıca Yalçın'ın yanına gittim.

Yalçın beni gördüğünde "Bir ceketi alman niye bu kadar uzun sürdü?" diye sordu.

"Buradan hemen uzaklaşmalıyız. Sana anlatmam gerekenler var." dedim ve elini tutup onu çekiştirmeye başladım.

Askeriyeden çıkarken Yalçın, "Ne oldu?" diye sordu.

"Burada anlatamam. Tünelden çıkıp yurda doğru giderken sana olanları anlatacağım." dedim.

Yalçın neler olduğunu bilmediği için daha da endişeleniyordu.

Büyük adımlar ile benim hızına yetiştiğinde elimin heyecandan terlemeye başladığını fark ettim.

El ele tutuşuyorduk. Bence heyecanlanmam normal.

Terlediğimi fark edip duygularımı çakmasını istemediğim için elimi çekmeye çalıştım.

Yalçın da elini bırakmamam için elimi daha sıkı kavrarken bana bakmıyordu.

Kızarırken başımı öne eğdim.

Onun eli belki gücünden belki de kendi vücut ısısından dolayı çok soğuktu ve benim terleyen elimin normal ısıya dönmesine yardım etmişti.

Birlikte buz gücünün tüneline geldiğimizde Yalçın elini çekti ve "Ceketi giy, yine çevreyi buz yapacağım." dedi.

Onu başımla onaylayıp ceketi giyerken Yalçın sınır güvenliği ile kısa bir sohbet edip kapıyı açtı.

Yalçın aşağı doğru bir merdiven oluşturduğunda "Önden geç." dedi.

Onu dinleyerek aşağı indiğimde arkamdan geldi ve aşağıdan kapıyı kilitledi.

Yere ayak basması ile dört bir çevremiz yine buz olmuştu.

Bir adım atmaya çalıştığımda ayağımın altında oluşan buz buna izin vermedi.

Kaydığımda kalçamın üzerine düşmeme az bir mesafe kaldığında altımda oluşan buzdan tabure sert düşmemi engelledi.

Yalçın'a minnet dolu bakışlarımı attım. "Teşekkür ederim. Az daha yere yapışıyordum."

"Bunun için buradayım." derken elini bana uzattı.

Elini tutup ayağa kalkarken "Şu tünelden hızlıca çıkıp olanları sana anlatmak istiyorum. Bence sen de benim kadar şaşıracaksın." dedim.

"Git gide meraklandırıyorsun."

Yürürken "Burada anlatsam birisi duyabilir mi?" diye sordum.

"Bir saniye." diyen Yalçın eliyle çevreye daha koyu bir buz örünce merakla "Bu neydi?" diye sordum.

"Yalıtkan buz. Hadi sen anlat."

"Heh iyi." dedikten sonra derin bir nefes verdim ve tüm duyduklarımı Yalçın'a birer birer anlattım.

Yalçın beni dikkatle dinlemişti.

Anlatmam bitince "Birine çalışıyormuş ve telefondaki çalıştığı kişi gibi geldi." dedi.

"Bilmiyorum, söylediğin mantıklı."

"Şu anlık bunu Saklı Kentten kimse bilmesin. Ben neler olduğunu soruşturacağım."

"Ya bu mektup işleri de bizi oyalamak içinse?" diye sordum.

"Bilmiyorum ama bekleyip göreceğiz." diyen Yalçın ile "Keşke volkan gücünün element temsilcisi direkt gelip bizimle konuşsa." dedim.

"İyi olurdu ama ona da hak veriyorum. Bu işlerden uzaklaştmış."

"Doğru diyorsun."

Güneş Parlarken Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin