Ellerimi kaleme tekrar sevdirdiğin için, sana ayrı bir şekilde teşekkür ederim.
-Dilime hakim olmaya çalışıyorum, çünkü kurduğu cümleler sana dokunuyor, benim cümlelerim güzeldi'de kurduğum cümlelerimde kendimi sevdiremedim sana ben, papatyayı sevdim ben sen sevdin diye.
Benim papatya'm oldun bir bakıma, bir bahçenin orta yerinde buldum seni, hani bana kalsa dünyada bulunabilecek en güzel papatyaydın benim için.
- Yerli yersiz konuşma şimdi diyeceksin..! affedersin dilimdeki cümlelerine hakim olamıyorum, fazla açık sözlüyüm. İçimdekileri paylaşmayıda severim aslında, içimde olanlar arasında sende varsın mesela, bazen aklıma şaşırıyorum, dakika dakika, saniye saniye, içinde seni düşündüğü, aklından hani bir kaç dakika dahi olsun çıkaramamsına şaşırıyorum. Ara sıra hani düşünmeye çalıştıkça, hani böyle aklıma farklı farklı şeyler getirmeye çalıştıkça, aklımda sadece senin dolandığının bilincine geliyorum. Hani senin mutluğun için ayı, güneşi, yıldızları:"o senin gözlerinin, parlayan gözbebeklerinin ışıltısında dahi, kendi ışıltılarından utanan yıldızları." Ve daha nice gezegenleri dizerdim ayaklarının altında, şu yüzündeki o güzel gülüşün için, içimi huzura bağlayan gülüşün için türlü türlü çiçekleri toplayıp sererdim karşına, hani senden güzel kokmasalarda sererdim karşında, gülüşünde öyle bir güzelik görüyorum ki, ölmeden cenneti görür gibi oldum desem, en güzel yanıtı olur sorunun, sözlerimi anlatmaya çalıştıkça bedenimde oluşan yorgunluğa sarılıyorum.
-Gözlerim mi?
Onlar öyle bir yorgun ki, kirpiklerimle kavga içindeler, neden bir süredir kurular diye tartışıyor gözlerim kirpiklerimle, çünkü isminin baş harfini gördüğümde ıslanıyor kirpiklerim. Doluyor gözlerim, gözbebeklerim. Hani öyle güzel bakıyorki gözlerin kıskandırıyor türlü türlü güzel parlayan yıldızları, ışıltısından utandıran gözbebeklerine sözüm yok zaten, onlar çok güzel paralıyor o güzel gözbebeklerin...-İçim, içimi yiyor sözlerim bir bıçak gibi kalbimle saplanıyor, kalbimde acı yaratan saplanan bıçak değilde, bedenimde oluşan yorgunluk kalbimi daha çok yaralıyor. Ve bedenimde oluşan yorgunluğun ise senden geldiği bilinciyse beynimi kemir kemir, kemiriyor. Anlamsız sözlerimde anlam olsun diye seni kullanıyorum, hani bana deseydin; "gel senle şu zamanlarıda zamana bırakalım, geçen zamanıda zamana bırakalım, kötü zamanlarıda zamana bırakalım, iyi zamanlarıda zamana bırakalım. Ama hani biz birbirimizi hiç bırakmayalım deseydin." yemin olsun. Zamana bırakılacak ne varsa zamana kalsın'da sen bana kalsın sözünü sana armağan etmesem en büyük ayıpta bana olsun. Hani aynı dünyanın, aynı ülkesinin farklı şehirlerinde yaşıyor olsakta aynı nefesi dolduğumuzun bilincinde olmayı bile seviyorum aslında, aslında kendimden daha çok kalbime üzülüyorum. Ne kadar kırılırsa kırılsın, ne kadar yaralanırsa yaralansın ne kadar beklerse beklesin, hallâ atmaya devam ediyor senin için. Bir dakika olsun tereddüt etmiyor, her dakika ismini sayıklıyorcasına çarpıyor, her bir çarpışta yazdırıyor ayrı ayrı şiirleri senin için, ayrı ayrı kokular arasında seni aratıyor tanıdığı bilinci altında seni arıyor, farklı farklı kokular arasında.