Takvim yapraklarından, bir yaprağı daha kopardım. Aradan geçen zamanla cebelleşiyor bedenim, unutmak kelimesini sindirtmeye çalışıyorum bedenime, gün geçtikçe hissizleştiğimi fark ediyorum. Soruyorum arda kendime, daha kaç yaprak koparmam gerek unutmak kelimesini bedenime sindirmek için?
- istemsizce susuyor dilim, bakıyor gözlerim.
Bakan gözlerime soruyorum sonra.
-Daha kaç kere daha dolacak, o gözlerin?
-Ne zaman kendini, düşünecek bu bedenin?
Aklımı kurcalayan türlü türlü soru arasında cevapsız çınlamalar geliyor kulaklarıma, cevapsız sorularda boğlurken, dışardan bakılınca normalden farksızım. Kendimi öyle güçlü hissediyordum ki, karşıma kimi alırsam alayım diz çöktürücek bir özgüvene sahipken, ben bir tek sana yenildim..! Acınında tatlısı varmış, en azından onuda öğrenmiş oldum. En tatlı acıydı, içimde senli acılar. Hani sen bedenini montla ısıtırken, bense senin içime atığın ateşle ısınıyordum. Kendime hakkim olmaya çalışırken, nasıl olduğumuda kimseye belli etirmiyorum.
-Hiç bilir misin ?
Böyle sessiz sedasız, içten içe bağırmanın nasıl bir şey olduğunu, sesin çıkmaz ama sesizliğe bağırır sesin. Böyle mutluğu anlatmaya çalışırsın, ama içinde bulunduğun durumun içinde zerre mutluluk bulamazsın. Çaresiz kalırsın, kimsesiz kalırsın, dertlerinle dertleşirsin, tek dostunsa seni takip eden gölgenken, aynadaki ikizinle tartışırsın.
Bazense ister istemez şu soru kemirir kafanın içini.
-sevilmeyi hak etmedim mi hiç?
Sana bunun cevabını'da ben vereyim. Sen sevilmeyide, sevmeyide gerçekten çok hak etin, zamanını verdiğin kişise seni hak etmeyendi. Şimdi gözlerindeki o yorgunluğa seslen, sende sevilmeyi hak ediyorsun. Az biraz kendinide düşün ve kendine zaman ayır. Uyumaya çalış mesela, uykularında kimse seni rahatsız edemez, ama uykularını kabusa çevirenleride çıkarmaya çalış zihninden,
-evet, haklısın bu söyleyişi gibi kolay bir şey değil.
Zamanını verdiğin yüzünde az biraz mutluluk bulduğun biri olunca bu biraz zora kaçıyor farkındayım. Bazen ister istemez zamanla geçer sözünü kullanmak istiyorum ama, hiç zamanla geçecek gibide gözükmüyor aslında, zaman sadece aradan geçen yaşama sürene gasp ediyor. Zaman sana mutluluk vermiyor, mutluluğu yaratan kişi sensin aslında, buna biraz çaba gösterip bunun için emek sarf etmen gerekiyor. Sende biliyorsun ki emek verilmeden, karşılık beklenmez. Emek vereceksin ki karşılığında çok güzel bir şekilde alacaksın. Hani sende sevilmedim, değer almadım, kıymetimi bilen olmadı diye'de üzülme olur mu?
Sen onlar için emek verdiysen zamanında bu emeğin karşılıksız kalmaz merak etme, hayata her zaman yüzünde tebessüm oluşturucak şeylerin olduğunu unutma ve sakın gülmeyi yüzünden eksik etme olur mu..?