Sözlerime nerden başlasam bilmiyorum artık, her gece uyanamadığım sabahlardan mı ya da uyandıpta etkisiyle boğuştuğum kabuslarımı mı anlatayım size?..
Daha başka ne anlatabilirim ki, hiç hasta oldunuz mu?
Hani bu hastalık bedende oluşup sizi yataklara düşürüp ateşlerde yakan tarzdan bir hastalık değil?
Nasıl anlatabilirim, birine ister istemez çok bağlanıp o kişinin hastası oldunuz mu!
Sabahlara uyandığınızı sanıpta, her sabah onun etkisiyle uyandınız mı?
Sabahları uyanır uyanmaz, baş koydunuz yastığınızın ıslaklıyla mı sildiniz o teninizi, sonraysa ıslanmış yastığı sorgularken, kurumuş gözlerinizi mi dinlediniz.
Sizi öyle bir hastalığa bağlıyor ki, almaya çalıştığınız nefesler yarıda, devam ettiğini zannetiğiniz hayatınızsa daha hiç başlamamış olduğuna şahit oluyorsunuz.
Yaşadıklarınızı dilinizle telaffuz etmeye çalışırken ağzınızdan hep manasız sözcüklerin çıktığını fark ediyorsunuz.
Anlatmaya çalıştıkça, kurduğunuz anlamsız sözlerde anlam çıkarmakla cebelleşiyorsunuz.
Hani sizde çok iyi biliyorsunuz ki, kullandığını hiç bir kelime ruh halinizi anlatamayacak ve yine kurduğunuz bütün manasız sözlerinizin yerini ise gözleriniz tutacak.
Gören gözleriniz ise ellerinizi kaleme alıştırıp, manasız sözlerinizi kağıda döktürücek, hani bana acıyı tarif et deseniz?
Bir kaç cümle kurup bunu size anlayabilirken.
-bana çektiğin acıyı anlat ?
Dediğinizde ise dilimi yutkunup gözlerimle konuşuyorum.
Bazen kendimce hayal kurmak ne kadar güzel diyorum.
Hani hayal kurmaktaki asıl mesele, istediğin bir şeyin gözlerinde canlanıp, sadece hayalinde kalmasıyken, hayattaki gerçeklerin yüzünü atığı tokatla kendine geliyor bedenin.
Sonra sözcükler dolanıyor ağzında, kurduğum hayallerimde güzeldim ben...