Hayatta sanki kimse olmasada yanımda hep birinin olduğunu hisseder gibi oluyorum.
Sanki içimde bir ben daha varmış gibi ya da vardır belki. Hani bazen dışımdan akan gözyaşları için içimdeki bana sesleniyorum;
Sildir şu gözyaşlarını, silkele şu hayatta küsmüş olan bedeni, kendine getir kendini kaybetmiş olan bedeni...
Ara sıra içimdeki benle içten içten dertleşiyorum. Çaresizliğimin vebalinde benimle beraber oluyor.
Bir bakıma bozulmuş bir yapboz gibi, benim eksik bir parçamı tamamlayanım oluyor.
Hayatta bakış açımı ise ilk önce dışındaki sese soruyorum, ondan sonra ise içimdeki sesle tartışıyoruz.
Hani dışımdaki ses ne kadar reddetse de bazı şeyleri, içimdeki sesim kabulleniyor. Yutkunuyor ister istemez buğazından geçmeyecek her bir sözü.
Buğazında sıkışacak nefesini kesecek onlarca kişinin sözünü yutkunduruyor içimdeki ben.
Ara sıra sıkıntıya gireriz, nerde ne yapacağımızı kimle neyi konuşacağımızın bilinçsizliğin de takılı kalıyoruz.
Takılı kaldığımız her bir nokta üzerin de ise içimizdeki ses bize yankı yapıyor. Kimin var ki yanında?
Kime hangi sözü söyleyeceksin ki?
Hani ağızdan gelme sözleri, istemsizce duyduğun mutluğun arkasın da sakladığın gözyaşlarını, yorgun olan seni ne kadar gizleyebilirsin ki..?
Günün birin de üstüne çöken bu ağır yüklerin seni yerle bir etmesinden korkmuyor musun?
Çok mu güçlüsün ya da hani kendini çok mu güçlü zannediyorsun?
Hayatta en güçlü olmayı öncelikle dışındaki sen ve içinde diğer senin ahengini bir arada tutturarak sağla.
İçindeki sen ve dışında bulunan sen bir ahengi toparladığın anda mutluluğun nasıl bir şey olduğunu fark edeceksin.
Belki de o anda akacak olan gözyaşlarının sebebi olacak, mutluluk..!
Belki de her gün yüzünün çöküntülüğün de sildiğin gözyaşlarını, mutluğun sana verdiği o derin hissle sileceksin teninden akan her bir damlayı.
O anda anlayacaksın ki, içimdeki senle ve dışındaki seni bir arada ahenkle tutuğun zaman içindeki güçlü seni hiç kimseler yıkamaz.
Sen aslında bir beden içinde iki parçaya ayrılmışsın, bunun farkında olmayadabilirsin.
Belki de farkında oladabilirsin, tabi bu içindeki senle dışındaki seni ne kadar iyi tanıdığına bağlı.
Dışındaki sen mutluluk dolu gülümsemeler bırakmak isterken, içindeki seninse içten içten ağlamasını ister mi, dışındaki sen?
O mutluğu tadığını sanarken, içten içten zehirlenişinin ölü gülümsemesin de mi gülecek yüzü?
Ya da tam mutlu oldum derken, düşecek yeni bir çukura.
Hani ellerinden tutan da olmayacak, o an da içindeki sen ve dışındaki senden başka kimsenin olmadığını anlayacak her iki sen...
Mutluluğu, sadece yüzünün dışardan gülümsemesine sığdırma, bir yanın ağlarken. Diğer yanının içini zehirlenmesine izin verme.
Mutluluğu iki sene sığdırmayı başar.