Arada kalan umutlarımız var. Sustuğumuz, karşımızdakilerin bizi dilsiz sandığı bir halimiz var.
Hani bu suzkunluğumuzun sebebi dilsizliğimizden değil de, çaresizliğimizden.
Hani suskunsak dilsiziz diye değil, çaresiziz diye.
Arada kalan hayallerimiz var bizim, uzunca düşündüğümüz, gözlerimizi ufak bir yumuşta gözümüzün önüne gelen hayallerimiz var...
Bizi biden eden insanların sözleri var arada kalan, sen bunu başaramazsın sözleri var yüzümüze bir tokat misali çarpan!
Düşüncelerimiz var arada yarım kalan, kimsenin bilmediği bir suskunlukta saklı bir düşüncelerimiz var bizim.
O düşüncelerin için de ise koskoca hayallerimiz var bizim.
Kimsenin akıl sır edemediği, zihninde dahi hayal edemediği, hayallerimiz var bizim.
Bir de sevgimiz vardı arada kalan, kimsenin görmediği, kimsenin umursamadığı yok saydığı sevgimiz vardı bizim.
Anlık olarak bir enerjimiz vardı arada kalan, hani öyle bir enerjiydi ki, ağlamaktan morarmış gözleri mutluluk gözyaşlarına boğduran bir enerjimiz vardı bizim.
Herkesi düşünüp kimsenin kırılmasına izin vermeyen ama hani arada kalan bir kalbimiz vardı.
Yağmurun altında deli ıslanırken, ıslandığı yağmurdan bile zevk alan bir yapıya sahipti bu deli halimiz.
Hani yağmurun ıslatması bir şey de değildi, her gece gözyaşlarıyla ıslanması bir yanayken.
Teninindeki kuruluğu çoğu zaman gözyaşlarıyla siliyordu zaten bu bedeni. Şimdiyse bedenin ıslaklığını yağmurun damlaları kapatırken, gözyaşları ise kurmuş kirpiklerini yağmur damlalarıyla ıslatıyor.
Bir de arada kalan bir zaman vardı, bu zaman öyle bir zaman ki geçtiği her vakitte birini koparıyordu senden, okul başladı diyorsun.
Zaman okulu alıyor götürüyor, sonra ise bir işe başladım diyorsun. İşin de bir zaman duruyor ve son buluyor.
Zaman geriye bedeninin yaşlanmış teni ve yanın da ise bedeninle beraber yaşlanan farklı biri.
Hayatta arada kalacak pek çok şey varken, hayatınızın arasında sizi arada bırakmayacakları alın...