İçimdeki Canavar

21 4 0
                                    

Andrew hızla uçurumdan aşağı düşmüş, kafasını sertçe bir kayaya çarpmıştı.

Seslee yavaşça kesilmiş, gözleri göremez olmuştu, artık sadece karanlık vardı.

Tuhaf bir şey olmuştu, etraftan sadece bir mırıldanma sesi duyuyordu.

Bu melodi ona tanıdık geliyordu, ufak iken annesinin ona mırıldandığı melodiye benziyordu.

Aniden gözlerini açtı, etraf çok boğucu ve havasızdı.

Başta anlam veremedi, en son uçurumdan düştüğünü bildiği halde, oraya nasıl gelmişti ki?

Ayağa kalktı, bir nehrin kıyısında uyanmıştı.

Etrafına bakındı, ucu bucağı olmayan sonsuz bir kıyı şeridi.

Biraz bekledi, sisten hiç bir şey görünmüyordu.

Melodinin sesi yavaş yavaş yükselmeye başlamıştı.

Sesin geldiği yöne doğru ilermeye karar vermişti, neler olduğunu bilmek istiyordu.

Biraz yürüdü, her attığı adımda bir zincir sesi kulağını tırmalıyor, hafif bir gülme sesi içine ilmek ilmek işleniyordu.

Sonunda sesin kaynağına gelmişti, bu çok garipti.

Kocaman boynuzları, keçiden bir kafası, insandan bir bedeni olan bu şey, elleri ve ayaklarından nehrin kenarında zincirli halde duruyordu.

Arkası dönüktü, Andrew biraz korkmuştu, bu şey kabuslardan fırlama gibi duruyordu.

Bir adım geri attı, sessizce ordan gitmeye karar verdi.

Bu yaratık melodiyi mırıldanmaya başladı, Andrew bir anlığına durdu.

Yaratık ağzını açtı, içinde tuttuğu havanın sıcak dumanı hızla dışarı çıkmıştı:

" Ah, insan."

Sesi ürkütücü ve kalındı, diğer hiçbir canlının sesine benzemiyordu.

Devam etti:

" Tanıştığımıza sevindim Andrew. Geleceğin katili."

Andrew anlamadı:

" Beni nerden tanıyorsun? Bana neden katil dedin?"

Yaratık bir anda kahkaha atmaya başladı:

" Haha! Zavallı ufaklık! Uyandığında tarihin gördüğü en çok kişiyi öldürmüş insanı olacaksın. İşte bu yüzden katilsin."

Andrew bunu anlamıyordu, kendisi ile dalga geçildiğini sanıyordu:

" Ne anlatıyorsun lan? Ben kimseyi öldürmem!"

Yaratık öyle katıla katıla güldü ki zincirleri yerinden çıkacak gibiydi:

" Hahahaha! Sen mi?!"

Sesi kalınlaştı, sinirli şekilde, arkasını dönmeden:

" O çocukları ben mi öldürdüm Andrew?! O patlamada ' kendini koruma' adı altında o insanları ben mi öldürdüm?!

Ustan Yu'yu ben mi öldürdüm, diğerleri benim yüzümden mi öldü ha?"

Andrew dona kaldı, onun hakkında her şeyi bilmesi Andrew'i şok etmişti.

Yaptıkları gözünün önüne geldi, yutkunamadı.

Zor bela ses çıkarttı:" Kimsin sen?!"

Yaratık güldü:

" Kendinden kaçamazsın, benden kaçamazsın."

Elindeki ve ayaklarındaki zircirler kırılmıştı, yavaşça nehre doğru yürüdü.

Andrew olduğu yere oturmuştu, ağlamaya başladı, bu şeyiz sözleri onu sinir etmişti.

Yaratık:

" Annen ve baban seni hak etmiyordu, öldüklerin de nasıl sevindiklerini hayal edebiliyorum"

Andrew göz yaşlarını silerek bağırdı:

" SUS ARTIK!!"

Yaratık yine gülmüştü:

" Bensiz yerdeki bir taşı bile kaldıramazsın, zavallının tekisin insan"

Andrew kontrolünü kaybetti, ağlayarak sesizce " Sus" diyordu.

Bir kaç dakika sonra Andrew'in bedeni bembeyaz parlamaya başladı, yaratık bunu görünce ona bağırarak:

" SEVDİKLERİNE VEDA ET KATİL! HEPSİNİ SENDEN ALACAĞIM!

KİMSESİZ BİR ZAVALLI OLACAKSIN!"

Andrew bir anda toz olarak ortadan kayboldu.

Yaratık ise, nehrin kenarında beklemeye başladı.

Yaratık ise, nehrin kenarında beklemeye başladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin