Yüz Yüze

5 0 0
                                    

Andrew ve Eiri çukurdan çıkmış, etraflarına sesizce bakıyorlardı.

Kasaptan çıkarak ileride duran eve doğru yürüdüler,  içeriye girdiler, Eiri bir kaç tane çer çöple içeride ki sobayı ateşledi.

İkili sobanın yanına oturarak sesizce beklediler, ikiside diğerinin bir şeyler söylemesini ve sohbeti başlatmasını bekliyordu.

İkili sobanın yanına oturarak sesizce beklediler, ikiside diğerinin bir şeyler söylemesini ve sohbeti başlatmasını bekliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir süre kadar ikiside sesizliğini bozmadı, Eiri derin bir nefes alarak;

" Neden bizim hiç güzel anımız yok?" dedi.

Andrew zaten pişmanlık içerisinde, kendine kapanmış bir halde duruyordu, kafasını kaldırdı;

" Duygularımdan kaçmam gerekti, kaçmaya çalıştım, bir çok kişiyi gözümü kırpmadan katlettim.

Öfkem benden vazgeçmedi, o gitmedikce daha fazla kişinin canını alacağım.

Kendimi savunmak için öldürebilirim, ama o benimle olduğu sürece bu asla menfaat temelli olmayacak." dedi.

Eiri kafasını öne eğdi, gözünün önüne düşen kan bulaşmış turuncu saçları, yırtık pırtık olan kıyafeti, Andrew'in zoruna gidiyordu.

Eiri of çekerek ;

" Andrew, ben hatırlamıyorum, normal bir hayat neye benziyordu?" dedi, Andrew kafasını dahi kaldırmadı, Eirinin yüzüne bakacak cesareti yoktu, buruk bir sesle;

" Güzeldi, babamla sürekli uzaya gönderilen roketleri izlerdik, annemle sık sık kavga etsem de onu çok severdim.

Sokakta oynamayı, odama yeni 'yıldızlı' aksesuarlar almayı, okulda bilim öğrenmeyi severdim.

Bir ara, okula Hank Bill adında bilim adamı gelmişti, her sınıfta özel konferanslar verdi, uzay hakkında bildiklerini anlattı.

Tenefüste iken, Hank'in öğretmenler odasında birisi ile konuştuğunu duymuştum, şöyle demişti:

' İnsannın insandan başka düşmanı yok Harry! Bu delilik! Lütfen aydan getirdiğiniz şeyi geri oraya götürün, bu çok tehlikeli!' demişti.

O zamanlar anlamadım tabi, telefonda bahsettiği şey bize güçlerimizi veren ve tüm hayatımı sikip atan Xandarium du."

Dedi Andrew.

Eiri şöyle sordu;

" Hayatta öğrendiğin en önemli şey neydi?"

Andrew sesizce düşündü, bir süre sonra şöyle yanıtladı;

" İnsanlara bir gözünü feda etsen, 'zaten kördü' derler, insanlık hiç bir şeyi hak etmiyor.

Zenith haklıydı, biz;

Varoluşun zincirleri ile boğuşan zavallı varlıklarız.

Bu dünyada kötü daha da kötüleşir, iyi daha da dibe batar, arada kalan ise yitip gider." dedi.

Eiri, Andrew'in ağazından çıkan her bir sözle hak veriyordu, ama ona bunu belli etmiyor, onu konuşturmak için sorular soruyordu.

" Andrew? " dedi Eiri, Andrew kafasını kaldırdı, devam etti;

" Ariayı öldürdün, bundan pişmansın, bende sinirliyim ve üzgünüm. Bir şey sormak istiyorum;

Takip ettiğin kurallar, seni buraya getirmiş ise, o kurallar ne işe yarar?"

dedi.

Andrew şaşkındı, böyle bir soru beklemiyordu, biraz bekledikten sonra şöyle dedi;

" Aslında haklısın, buraya kadar asla oyunu kitabına göre oynamadım, bu denli üzülmem ve pişman olmam;

içimdeki canavarı beslemek için kendi uydurduğu bir saçmalık bence.

Her daim karşımıza devasa sorunlar çıktı, biz ufacık çözümlerle kendimizi avutmaya çalıştık."

Eiri ekledi;

" Hayatın kendisi bir sorun, insanlar kendi gelecek neslini daha iyi yaşatmak için bir çok sorunu çözdü, peki neden halen mutlu değiliz?"

Andrew de çok güzel bir karşılık vererek;

" Çözülmüş bir problemin içinde yaşamak, aptallara mahsustur.

Önündeki yolda kendin yürümeyeceksen neden bacakların var ki?

Senin hayatını, senden önce gelenler şekillendirecek ise, senin yaşadığın yalan hayatın ne anlamı var?

Kendi zavallı dünyalarında nefes almaya çalışan ufak karıncalardan ibaretiz, üstüne birisi bas'sa, ne yapabileceksin sanki?" dedi.

Eiri, Andrew'e kitlenip kalmıştı, her nefesi, her sözü onun için çok özel ve anlamlıydı.

Hayran hayran Andrew'e bakarken, onunda kendisine baktığını görünce Eiri, utanarak kafasını çevirdi ve ;

" Sobanın üstüne biraz su koyayım, ısınsın da biraz yıkanalım, üstümüz hep kan olmuş" dedi.

Andrew sakin ve umutsuz bir sesle;

" Birini öldürmek marifet değil, eziyettir" dedi.

Eiri biraz baka kaldıktan sonra ayağa kalkarak, sobanın üstünde su ısıtmak için demirden bir kova bulmaya gitti.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin