Kaybedemem

2 0 0
                                    

Andrew başına saplanan ağrı ile yere yığılmış iken, demirci de hızlıca Eiri yi kucaklayarak eve götürüyordu.

Andrew'in gözleri birden karanlığa boğularak bayılmış, yine bir şeylerin tuhaf bir hale geleceğini hissediyordu.

Gözlerini açtığında yine kapıların olduğu sonsuz kolidorda idi. Buraya neden geldiğini çok iyi biliyordu, hep sakladığı şeyi artık gün yüzüne çıkartması lazımdı.

Sonsuz kapı ile ufku bile görülmeyen bu kolidor, bir anda bomboş bir hal alarak ileride sadece bir kapının var olmasını sağlamıştı.

Andrew buna hazır mıydı bilmese de, mecburdu, Eiri onun tek dostuydu, ona bir şey olucak olursa;

Ya Andrew kendini evrenin en boş köşesine zincirleyecekti, yada tüm evren bunun acısını çekecekti.

Andrew'in çelişkide kaldığı şey ise;

Katirilyonlarca hayatın hiç bir suçu yokken, kendi öfkesine yenik düşerek hepsinin ölmesi ve vicdanın asla peşini bırakmayacağı idi.

Derin bir nefes aldı, istesede istemese de bunu yapacak, sakladığı şeyi gün yüzüne çıkartacaktı.

Kapıya doğru yürürken, bacakları geri gitmesi için Andrew'e yalvarıyordu, sanki üstünde milyonlarca dünya varmış gibi ağır hissediyordu.

Andrew her adım attığında, kapı bulunduğu yerden daha geriye gidiyordu,  ona ulaşmak imkansız gibiydi.

Dişlerini sıktı, suratı sanki tüm insanlığın acısını sırtında taşıyormuş gibi görünüyordu.

Sesler başlamıştı, kendi geçmişinden kalan arkadaşlarının sesleri, Andrew'i esir almaya başlamıştı,  her adım attığında daha ağır anılarında ki sesleri duyuyordu.

Andrew bağırarak " BUNA MECBURUM, BIRAK GÜCÜM SERBEST KALSIN!" dedi.

Her yönden aynı anda gelen " Andrew?! Bu sen misin? Hayır! Yaklaşma, bize zarar verme!" sesleri, ufak bir kızın ağazından çıkıyordu.

Andrew ağırlığa dayanamayıp bir dizinin üstüne düşmüştü,  sinirle kafasını kaldırdı

" BEN CANAVAR DEĞİLİM! ÖZÜR DİLERİM! BEN SADECE SİZİ KORUYORDUM!" dedi buruk şekilde.

Sesler bir anda kesildi, bembeyaz olan koridor bir anda fırtınalı bir hal almıştı.

Sesler geri gelmişlerdi, sözler yerine sadece Eirinin ağlama sesi geliyordu.

Andrew kafasını yere çevrdi, dişlerini sıkmaktan paramparça etmek üzereydi,  ağlayarak kafasını kaldırdı

" BEN SİZE NE YAPTIM!? BEN, SİZE, NE YAPTIM AMINA KOYAYIM YA!?

Ben sadece Eiri iyi bir hayat yaşasın diye uğraşıyorum." dedi ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Üstündeki ağarlık birden bire kalkmıştı, Andrew şaşkınlıkla kafasını kaldırdı ve sesler Andrew'in önceden söylediği kelimeleri ona söylediler;

" Sen buna değer misin?" Andrew durumu anladı, kapıyı açmak istiyorsa bunu hak edip etmediğini kanıtlamalıydı.

Ayağa kalkarak hızlıca kapıya koşmaya başladı,  o koştukça kapı daha hızlı uzaklaşıyordu,  hızını maksimum'a çıkartarak, ışığın %60'ına denk bir hızla koşmaya başladı.

Halen yetişemiyordu, koşarken gözleri fal taşı gibi açıldı, aniden koşmayı bıraktı.

Olduğu yerde kafası eğik şekilde bekledi, fırtınalı hava birden kar yağışına dönmüştü.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin