AVCI

Kilise

Andrew, Cubie'nin şirin gözüken tüm bedeninin cavara dönüştüğünü görünce onu paramparça etmişti.

O anda yeni bir teknik geliştiren Andrew, buna ;

"Bin Kesiş" ismini vermişti.

Bu saldırı;

Andrew'in inanılmaz üstün hızını temel alan ve elindeki hançer ile kılıcın ortak olarak inanılmaz hızlarda rakibini doğrayıp geçmesini sağlayan bir teknikti.

Andrew bu tekniği kullanarak rakibine binlerce kılıç darbesi indiriyor ve onun paramparça olmasını sağlıyordu.

Andrew kılıcını kın'nına koyarak etrafına bakındı, Akoe ye seslenerek;

" Bu yeni tekniğimde Xavier de işe yaramaz, bana hada fazla enerji lazım, bunu nerden bulabilirim?" dedi.

Akoe de ;

" Aslında enerjin var, sadece potansiyelini kullanmayı bilmiyorsun. " dedi.

Andrew biraz düşündü, yine bir şeyin geldiğini hisseti. Bu ormanda neden sürekli iğrenç canavarlar vardı ki?

Andrew bunu bir kenara atarak koşmaya başladı, ormandaki ağaçlar yavaş yavaş gittiği yönde eğilmeye, yamulmay başlıyordu.

Andrew bunda da bir terslik olduğunu algılamıştı, bir süre sonra ağaçlar iyice eğilmişti.

Andrew durdu ve etrafını tekrar gözledi, ağaçların eğildiği yöne doğru seziz ve normal şekilde yürümeye başladı.

Biraz yürüdükten sonra çan sesleri kulağını yoklamaya, bazı tanrıya edile  duaların sesleri gelmeye başlamıştı.

Andrew daha dikkatli davranarak yürümeye devam etti.

Bir süre sonra, ağaçların arasında bir yapı görünmeye başlamıştı.

Andrew uzun olan bir kaç çalının arasına geçerek binayı gözlemlemeye başladı.

Kiliseye benzeyen bu yapıyı Andrew iyice inceledi, çan sesi buradan geliyordu, artık emindi.

İçerden dualara benzer sesler geliyordu, normal bir insan bu sesleri tıkırdama gibi algılayacaktı ancak Andrew'in yeni sahip olduğu "Evrensel dil" yeteneği;

Ona hem diğer uzaylı formların dillerini anlama hemde kendi dilinin de onların diline tercüme etmesini sağlıyordu.

Andrew'in ağızından hangi kelime çıkarsa çıksın karşısında ki uzaylı formun diline Akoe tarafından çevrilebiliyordu.

Andrew etrafını gözlerken cübbeli bir adamın kiliseye doğru gittiğini gördü, aklına onun kıyafetlerini alarak içeriye girme fikri geldi, oda bunu yaptı.

Andrew adamı etkisiz hale getirdikten sonra cübbesini üstüne giyerek kiliseye girdi.

***Andrew***

Kilisenin içerisi Andrew'in beklediğinden büyüktü.

Giydiği cübbe yüzünü örtse de etrafındaki canlılar ona tuhaf bakıyordu.

Andrew'in aurası,  orada bulunan herkesten daha yoğun ve soğuktu, bu yüzden ona ters ters bakıyorlardı.

Biraz daha ilerledi ve canlıların oturduğu ve ortada bir adamın durduğu dua alanına vardı.

Andrew de bir sandalyeye oturarak sessizce ortamı izledi, etrafındaki canlılar ona insan gibi gözükse de daha önceden de belirttiğim gibi onlar ;

Belirli bir formda ki canlılar olmadığından, bir insan onları kendisi gibi insan olarak görücektir, bir kuş ise onları diğer kuşlar olarak vb.

Andrew etrafını gözlerken oturdukları alanın tam ortasına Xavier in kıyafetlerine benzer kıyafet giymiş , bir adam dizlerinin üstünde oturuyordu.

Adam ayağa kalkarak; sol elini alta gelecek şekilde çokta sıkmadan yumruk yaptı, sağ elinide onun üstünde tutarak dua ediyormuş gibi bir hali vardı.

Bir kaç saniye sonra adamın arka tarafındaki camdan bir anda, bir iblis çıka geldi.

Adamında sırtından kanatlar çıktı ve ortalık kan kırmızısına döndü.

Herkes alkış tutmaya başlamıştı, Andrew biraz geride otursada yanındaki "insansı" onu dürterek alkışlaması için teşvik etti.

Andrew yavaş yavaş alkışlarken ortadaki adam bir anda kayboldu.

Havada uçan şeytan, adamın yerine inerek tapınıyormuş gibi, önce dizlerinin üstüne çökerek ortalığa tapınmaya başladı.

Andrew bu durumu pek anlamasa da izlemeye devam etti. İblis, yanarak ortadan kayboldu ve onun yerinde güzel bir kadın alevlerden oluşmaya başladı.

Andrew halen sesizce izliyordu.