Bilinmez

2 0 0
                                    

Xavier, Andrew'i zorla önünden yürüterek onu, Akoe'yi bulması için, güçlerinin bir kısmını geri kazanacağı yere sürüklüyordu.

Mezarlıktan çıkan ikili yollarına devam ederken, Andrew kafasından binlerce plan kurmaya başlamıştı.

" Beklesem ve güçlerimin az bi kısmını aldıktan sonra saldırsam, ondan kurtulur muyum aceba?

Gerçi hayır, tam gücümdeyken bile zorlu bir rakip Xavier.

Ozaman ne yapıcam ki?

Koşsam? Kaçamam, eski hızım yok.

Peki, doğaçlama yapıyoruz." dedi Andrew içinden.

Hızlıca arkasını dönerek Xavier'in suratına sert bir darbe indirdi.

Xavier biraz sendeledi, Andrew durmadı, hızlı ve etkili yumruklar atmaya başladı.

Xavier onu güçlüce iterek ilerideki ağaca kadar fırlatmıştı.

Esneme hareketi yaparak:

" Bak bak bak! Küçük piç seni, hiç bir yumruğunu hissetmedim bile.

Sen şuan tehdit falan değilsin Andrew, anla bunu artık be canım." dedi.

Andrew'in sırtı, çarpamın etkisi ile fena acımıştı, büyük bir sinirle:

" güçlerini kullanmada seninle bir dövüşelim be Xavier.

Korkaklığını bir kenara at da gel, gelde göstereyim sana Avcının tehlikesini." dedi.

Xavier her zamanki gibi güldü, durdu.

Tuhaf bir şekilde sesizdi, Andrew şaşkındı.

Xavier kafasını eğdi:

" Andrew, açıkcası seni kıskanıyorum.

Şu halinde bile tanrı güçlerine sahip bana kafa tutuyorsun, benim deli olduğumu da sanıyorsun.

Cesaretine hayranım, beni geri zekalı görmene ise gıcık.

Seni öylesine dövmek istiyorum ki, kanında banyo yapmak, bağırsaklarını ciğ ciğ yemek.

Midene dişlerimi geçirmek istiyorum."
der demez Xavier,  Andrew'in suratına sertçe yumruk atarak onun teklifini kabul etmiş oldu.

Andrew biraz sendeledi, hızlıca toparlanarak karşılık verdi.

Kavgaya tutuşan ikilinin mücadelesi hızla devam ediyordu.

Andrew tüm dövüş bilgilerini kullanarak yavaşça Xavier'e üstünlük sağlamaya başlamıştı.

Xavier güçlerini kullanmadan zorlanıyordu, dövüşmeyi bilmeyen ufak bir çocuk gibiydi.

Andrew hiç boşluk vermeden durmandan yumruklar savuruyor, hızını ve bilgisini ortaya koyuyordu.

Sağlam bir aparkat geçiren Andrew,  sersemleyen Xavier'in yakasından tutarak onu havaya kaldırdı.

Onu yere sertçe fırlatarak üzeribe çıktı.

Xavier'in tüm suratı kan içindeydi, Andrew durmadan, bağırarak yumruklarını asla sakınmıyordu.

Xavier'in kanla dolan boğazı, sesinin çıkmasını zorlaştırıyor,  nefes almasını engelliyordu.

Andrew delirmişti, öfke ve nefretle ona saldırıyordu, gözünü sanki kan büyümüştü.

Andrew,  Xavier'in kafasına öyle güçlü vurduki, kafatasının çatlama sesi kulağına gelmişti.

Xavier öksürdü, gözleri başka bir yere bakıyor gibiydi,  Andrew ise halen ona vurmaya devam ediyordu.

" Anne?" dedi Xavier.

Andrew yumruğu havada şekilde kaldı.

Gözleri sonuna kadar açıldı, bekledi.

" Anne, anne sen misin?!" Xavier kafayı yemiş gibi davranıyordu.

Andrew onun üzerinden kalkarak kenara çekildi, sesizce izliyordu.

Xavier zar zor ayağa kalkarak etrafına korkuyormuş gibi bakındı, telaşlı görünüyordu.

Bağırarak " ANNE! ANNE NEREDESİN?!" dedi.

Biraz daha etrafına bakınan Xavier durmuştu, gözleri çeşme gibi akıyordu.

Havaya sarılmaya çalıştı:

" Anne! Anne sen, sensin! Seni çok özledin anne!" dedi.

Andrew'in kalbi birden bire hüzün dolmaya başlamıştı, sanki yanlış bir şey yapmış gibi bunu kaldıramamıştı.

Onun yanına gitmek istese de kılını kıpırdatamıyordu.

İçindeki bir şey,  onun hareket etmesini istemiyormuş gibiydi.

" Anne, dediğini yaptım, kürsüye çıkarak şiir okudum!

Kimse senin yazdığın şiiri beğenmedi.

Arkadaşlarım şiiri kimin yazdığını sorduğunda, senin yazdığını söyledim.

Hepsi bana güldü.

Beni televizyonda izlemek istemiştin ya, onu da yaptım!

Hatta sunucu bena soru bile sordu!

' Hangi yarışmacıyı destekliyorsun? ' dedi.

Bende ' İyi olan kazansın!' dedim , haha!

Sunucu biraz bana bakarak şey demişti

' Sen neden yarışmacımız olmuyorsun?' bende ' annem izin vermez' demiştim.

Herkes yine bana gülmüştü..."

Andrew,  Xavier'in anlattıklarına bir anlam veremiyordu.

Biraz sonra, Xavier sanki biri tarafından itilmiş gibi kıçının üstüne düştü:

" Hayır! Hayır anne gitme! Neden beni bırakıyorsun! NEDEN GİDİYORSUN ANNE!?" dedi.

Havaya boş boş baktıktan sonra, Xavier hüngür hüngür ağlamaya başladı.

Andrew yere oturarak, yükselen güneşi izlemeye başladı.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin