Beklenmedik

2 0 0
                                    

Andrew'in içi ısınmıştı, kalbi yavaştan küt küt atıyor, göğüsü yanıyor gibiydi.

Méra:

" Hey Andrew, neden böyle üzgün görünüyorsun?" dedi.

Andrew kafasını öne eğdi, etrafına bakındı:

" Kalbim taze yağmış kar gibi, soğuk ve kimsesiz, terk edilmiş, kenara atılmış gibi." dedi.

Méra da eğilerek kısık bir sesle:

" Soğun içinde donmayı mk tercih ediyorsun yani?" dedi.

Andrew hiddetli şekilde doğrularak:

" Yağan şey kar değil, benim ümitlerim.

Hepsi buz gibi soğuk ve anlamsız, güzel görünen ama işe yaramayan şeyler, kar gibi."

Méra:

" Seni o soğuktan kurtaraman belki, belki hiç faydam bile dokunmaz.

Sadece dinlen, hiç enerjin, hiç havan yok.

Kendine bu denli yüklenen birisinin hala ayakta olması takdire şâyan Andrew. " dedi.

Andrew hafifçe kafasını salladı, Xavier'e dönerek:

" Burda evin ya da kalacak bir yerin varmı?" dedi.

Xavier tam ağazını açacaktı ki, bar'ın kapısı son hızda güçlüce açıldı.

Orada bulunan herkes gözleri kapıya dikmişken, Andrew sakince kafasını çevirerek kapıya bakmıştı.

Kaşları sinirden hızlıca çatmış, suratı eşkimiş, dişlerini sıkar olmuştu, gelen kişi Eiri idi.

Şaşırtıcı şekilde Eiri'nin üsti başı yırtık pırtıktı, soluk soluğa duruyordu.

Nefes nefese kalmış gibiydi, Andrew üzerine çöken sinirden anlık şaşkınlığa geçmişti.

Xavier sesizce duruyor, Méra diğerleri gibi sadece izliyordu, Andrew ayağa kalkmıştı.

Eiri nefes nefese, Andrew'e bakarak:

" Andrew! Yardım et lütfen!" dedi ve dizlerinin üstüne düştü.

Andrew yavaş ve emin şekilde onun yanına giderek eğildi:

" Ne yardımı?"

Eiri biraz öksürdü:

" Dyan! Dyan manyağın teki, lütfen yardım et!"

Andrew sesini çıkartmadı, açık olan kapıdan dışarıya baktı.

Elinde silahla bir kaç adamın yaklaştığını gördü.

Arkasına bakarak:

" Xavier, burda güçlerin çalışıyormu?"

Xavier de:

" Emin değilim, dünyada bir çok yeteneğim çalışmıyor, uranyum'un varlığı beni etkiliyor olmalı."

Andrew tekrar Eiri'ye baktı, silahlı adamlar yaklaşıyordu.

" Gücün yerindemi?" dedi Eiri'ye.

Eiri kafasını salladı, Andrew:

" Peki, bana enerjiden bir silah yarat, diğer herkesi de burdan çıkart"

Arkasını döndü:

" Xavier, benimle gel." dedi.

Eiri biraz zorlansada hızlıca gücünden ışık kılıcını yarattı, Andrew kılıcı ve Xavier'i yanına alarak bar'dan çıktı.

Eiri de herkesi arka kapıdan dışarı çıkartarak bölgeden uzaklaştırdı.

Eli silahlı olanlardan birisi yeterince yakına gelince maskesini çıkarttı, bu Dyan dı.

Dyan:

" Baksen, ufak fare yine sana mı sığınmış, hiç acıyasım gelmiyor.

Ee Andrew? Yine Eiri'nin 'koruması' rolünü mü üstlendin, kendi kafanda?" dedi.

Andrew sinirli olsa da sesini çıkartmadı, kafasını fazla oynatmadan etrafına baktı, düşmanın kaç kişi olduğunu anlamaya çalıştı.

Şuan hiç bir Xan gücü olmamasına rağmen Andrew, en az bir ninja kadar çevik, olimpiyat koşucusu kadar hızlı, güçlü bir halterci kadar güçlü birisi.

Dünya üzerindeki tüm savaş ve dövüş, silah ve kesici araç(kılıç, bıçak ve dahası) kullanımlarını usta şekilde bilmesi, onu bu gezegen üzerinde en tehlikeli insan yapıyor.

Savaş zekası olarak hiç görülmemiş bir dehası olduğu savaş içerisinde zaten kendini belli eden bir adam, Dyan karşısında yeterince üstünlüğe sahip olmaktadır.

Andrew Xan gücünün olduğu zamanlardaki kadar hızlı olmadığını biliyordu, Dyan nın yanındaki adamları hızı ile alt edemezdi.

Aklına daha ilginç bir fikir geldi.

İçeriden çıkamdan önce eline aldığı bir kaç bıçak vardı, elini de zaten arkasında saklıyordu.

Doğru anı bekledi, Dyan savaşça yürürken boş boş konuşuyordu, Andrew de tetikte bekliyordu.

Zamanı gelmişti, yeterince yaklaşmışlardı, Andrew hızlıca elini arkasından çıkartarak bıçakları hızlıca, Dyanın yanındaki adamlara fırlattı.

Yedi adamın, beşini kafasından vurmuştu, diğerleri ise kolundan ve bacaklarından yaralanmış hareket edemiyordu.

Andrew hızlıca atılarak koşmaya başladı, Dyan da ona doğru koşmaya.

İkili çarpışmaya, çetin bir kavgaya başlamıştı.

Andrew seri ve etkili darbeleri ile anında Dyanı zor duruma sokmuştu, bir ordan bir burdan hızlıca yumruk indiriyordu.

Bu işin daha da hızlı bitmesini istiyorsa, kılıcını kullanması lazımdı.

Eiri den aldığı saf ışık içeren kılıcını çekerek çok hızlı ve estetik şekilde Dyan'ı doğramaya başladı.

Xavier de bu sırada geri kalan iki adam ile uğraşıyor, onları etkisiz hale getirmeye çabalıyordu.

Andrew'in bir sonraki darbesi Dyanı yere serince, Dyan gözlerinden yaşlar süzükerek geri çekildi.

Ağlayarak geri çekilen Dyan:

" Peki! Peki tamam öldürme beni! Teslim oluyorum! " diyerek yenilgisini kabul etti.

Xavier de diğerlerinin işini bitirdiğinde Andrew'in yanına gelerek Dyan'ın acınası haline bakmaya başladı.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin