İnsanın Son Nefesi

2 0 0
                                    

Andrew, Neefrax'ı katletmişti, acımasız, hızlı ve kararlı bir şekilde.

Etraf tamamen yıkılmıştı, Contres ayakta şaşkınlıkla Andrew'i izliyordu.

Tüm bedeni bir tanrının kanı ike kaplanan Andrew,  nefes nefese kalmış, sinirle ayakta duruyordu,  arkasını dönerek Contres'e korkunç şekilde baktı.

" Sen, SEN BUNU NASIL YAPTIN?!" dedi Contres.

Andrew kılıcını yere savurarak üstündeki kanı attı ve :

" Tanrı ha? Bu mu savaş tanrıçası? BUMU ZAMANDAN BİLE ESKİ OLAN TANRI!" dedi.

Contres'in ağazı bir kez daha açık kalmıştı, Neefrax, Andrew'in arkasından tekrar ayağa kalkmıştı.

Andrew durumu anlar anlamaz ileriye doğru atılarak gelen saldırıdan kaçındı.

Öfke ile kaynayan Neefrax adeta deliye dönmüştü, kanlı boğazını temizleyerek:.

" KÜSTAH FÂNİ!

Nasıl olurda savaş tanrıçasını öldürmeye kalkışırsın!?!" dedi ve Andrew'in üzerine atıldı.

Andrew zor bela kaçınsa da, artık karşısında gerçek savaş tanrısı duruyordu, onun devasa savaş bilgisi ve deneyimi hiç bir varlıkta yoktu.

Andrew'in hızı muazzam ölçülerde olsa da, Neefrax ona çok kolay şekilde ayak uydurabiliyor, bazen de fark atabiliyordu.

Andrew teorik olarak ışık hızına çıkabilir, ama zaman ve mekandan bağımsız bir varlık için bunların bir anlamı olmaz, Neefrax tanrılar arasında en güçlü olanlardandı.

Andrew çok zor durumdaydı, Neefrax'ın kendisi ile "kedi-fare" gibi oynadığını biliyordu, aksi halde çoktan ölmüş olurdu.

Neefrax'ı nasıl yeneceğini düşünen Andrew'in çabuk karar vermesi lazımdı, ışıktan bile hızlı saldırabilen Neefrax'ın darbelerine saliseler içinde tepki verebilmesi muazaamdı.

Bu savaş tam anlamı ile görsel şölendi, Andrew'in akıl almaz derecede hızlı refleksleri ve tepki hızı onu dans ediyormuş gibi gösteriyordu.

Öte yandan Neefrax ise, deliye dönmüş ve galaksileri ortalıktan silebilecek şekilde güçlü saldırıyordu.

Andrew'in kılıcı bu darbelere dayanıyordu, sebebi ise kızıl alev idi.

Kızıl alev ile kaplanan kılıç, bir tanrının darbelerine dayanmak konusunda iyi iş çıkarsa da, sonuçta bu kılıcın malzemesi sıradan bir metalden idi, Neefrax'ın darbeleri onu hızlıca parçalıyordu.

Andrew bir kaç dakika dayanmayı başarsa bile artık seçenekleri çok daralıyordu, Neefrax'tan daha önce yaptığı gibi enerjide çekemiyordu.

Bir tanrı ile savaşmak ne kadar havalı gelse de, durumun vahametini Contres savaşı izleyerek çok iyi anlıyordu, Neefrax savaş konusunda tam bir canavardı.

Andrew'in ruhu giderek huzursuzlaşmaya başlamıştı, sanki bedeninden çıkıp kaçmak istiyor gibiydi, bunu yapansa Neefrax'ın ta kendisiydi.

" Korku Yayılımı " adlı aurası, Neefrax'ın karşındaki kim ve ya ne olursa olsun ruhunu rahatsız eden bir tür güç dalgası yayıyor.

Zaman tükendi, Andrew'in seçenekleri kalmadı, Neefrax'ın devasa kılıcı Andrew'in üzerine gelirken son anda zamansız yeteneğini kullanarak kendisini ışık hızına çıkarttı.

İlk defa ışık hızına çıkıyordu, her şey sanki onun içib donmuş gibiydi bir şey hariç, Neefrax'ın kılıcı.

Halen hızlı denebilecek şekilde üzerine doğdu gelen kılıçtan zor bela kurtuldu,  Neefrax'ın arkasına geçerek kendi kılıcını onun kalbine sapladı.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin