Denk

2 0 0
                                    

Andrew ve Ravion aralarında konuşurken, ormandan bir el ateş sesi gelmişti.

Mermi direkt olarak Andrew'e doğru gelirken, Andrew sadece hançeri ile merminin yönünü saptırarak ormanın içine baktı.

Birisi bağıra çağıra ona doğru koşuyordu, eli ile Ravion'a işaret ederek arkasına geçmesini söyledi.

Karanlığın içinden koşarak çıkan kişi Decon'du.

Koşarak geldi ve Andrew'e yumruk salladı, Andrew pek umursamaz bakarak çok kolayca bundan kaçındı.

Decon bağıra çağıra ona vurmaya çabalasa da, bir türlü ona dokunamıyordu.

Andrew en sonunda onun yakasından tutarak havaya kaldırdı ve ağaca sertçe yasladı:

" Derdin ne?"

Decon hışın ve sinirle ona bir yumruk daha salladı, nafile.

Andrew bu sefer onu daha sert şekilde ağca yasladı, sırtındaki kılıcını çıkartarak Decon'un boğazına dayadı ve:

" Konuşmayı mı seçersin, sonsuza dek susmayı mı?"

Decon sonunda durmuştu, halen için içini yese de:

" Mary ve diğerlerini öldürüp nasıl bu kadar soğuk kalabilirisin??!"

Andrew olayı anlamıştı, bir saat önce yanına gelen polisler Decon ve Mary idi.

Decon korkudan titremeye devam ederek:

" Sen nasıl bi canavarsın? Senin hiç ailen gibi gördüğün biri senden alındı mı?!

Annen, baban senden alındı mı! Evlatlarını senin gibi manyağın biri öldürdü mü?!"

Andrew kılıcını kın'ına koyarak Decon'un yakasını bıraktı.

Decon ne olduğunu anlamadan Andrew'den sağlam bir yumruk yedi, yere yığıldı.

Andrew yere çömelerek Decon'un saçından tuttu ve kafasını kaldırdı, gözlerinin içine derin derin baktı.

Decon o an altına edecek gibi hissediyordu, Andrew'in gözlerinin içine baktıkça onun neler yaşadığını görüyordu.

Andrew sinirle:

" Kazandığım bi savaşım var mı ki kaybettiklerim yaşasın lan?

Anca olay kendi kıçınıza dayanınca sesiniz çıkar zaten, benim gibi sonuna kadar gidemezsiniz.

Şimdi söyle: seni burda gebertmemem için bir neden ver bana."

Decon sesini çıkartmadı, onun sözleri öyle acı doluydu ki hiç bir şey diyemedi.

Gözleri öyle boş, öyle hayatsız bakıyordu ki, kendi ruhu sanki ölüme bakıyor gibi hissetmişti.

Andrew Decon'un kafasını bırakarak ayağa kalktı, Ravion'a dönerek:

" Gidelim, burda işimiz kalmadı."

Decon ayağa kalkarak kendini sakinleştirmeye çabaladı, nefesi düzensiz di, akciğerleri patlayacak gibiydi:

" S-sen! Sen yaşamayı hak etmiyorsun!"

Andrew kafasını arkasına hafifçe döndürdü:

" Sen mi hak ediyorsun ozaman?"

Birden kılıcını Decon'un karnına geçirmişti, hançerini de çekerek onun boğazına sapladı.

Kafasını kaldırdı, yüzüne düşen uzun beyaz saçlarından sadece sağ gözü görünüyordu:

" Hak etmediğin sözler sarf etmek, seni ölümden beter yerlere sürükler"

Kılıç ve hançerini Decon'un bedeninden çekerek ona sağlam bir tekme atarak ormanın derinliklerine fırlattı.

Ravion ile biraz konuştuktan sonra yola koyuldular.

Ravion yolda:

" Aslında orda kazanmana ben izin verdim, haha!"

Andrew şaşırarak:

" Neden?"

Ravion devam ederek:

" Güçlerini aktif etmen gerekliydi, 'ölümün anası ' senden onları almamış, baskılamıştı.

Hem zaten şuan dünya üzerindeki en güçlü Xan benim, kendini ikinci sıraya koyabilirsin haha!"

Andrew içinden " Deli midir nedir." diye geçirmişti.

Askeri kamp'a geldiklerine ordakiler Ravion'u heyecanla karşılardı, Andrew buna şaşırmıştı.

Ravion kendisini karşılayanların arasında onlarla muhabbet ederken, onlara Andrew'in de geldiğini söylemişti.

Herkes şaşkındı, efsanevi katliam makinası Avcı buradaydı.

Andrew burayı biraz tuhaf bulmuştu, kız- erkek fark etmez her yaştan insan burada idi.

Millet Ravion'un yanından kalkarak büyük heyecanla Andrew'in başına toplanmıştı.

Hepsi ayrı ayrı ona sorular soruyor, Andrew ise biraz utangaç şekilde kendisini rahat bırakmalarını istiyordu.

Aralarından birisi:

" Avcı! Ravion'u yenebilir misin?!"

Herkes susmuştu, Andrew ve Ravion göz göze geldi.

Ravion alaycı şekilde:

" Ah hadi dostlarım, Andrew beni yenemez, ben en güçlüsüyüm!"

Soruyu soran oğlan tekrardan:

" Andrew' hadi ama! Sen yenersin onu!"

Andrew sessizdi, Ravion gülerek:

" Haha! Hadi Andrew gel burda kozlarımızı paylaşalım!"

Andrew biraz şaşkın halde:

" Emin misin? Burada mı?"

Ravion kafasını salladı, herkes kenara çekilmişti, Andrew pozisyonunu aldı:

" Peki, iki dakikamız var."

Kafasını çevirip diğerlerine baktı:

" Sen, mor saçlı kız. Süre tut."

Ravion rahattı, kızın "başla!" demesi ile Andrew fırlamıştı.

Ravion ile ilk önce yumruk yumruğa çarpıştılar.

Andrew öyle hızlıydı ki Ravion ona zor yetişiyordu:

" Oha Andrew! Dünya üzerindeki en yetenekli dövüşçü olduğunu biliyordum da, bu kadarını beklemiyordum!"

Andrew kendini bozmadan devam ediyordu, ikili hem kendini savunuyor hem de saldırı yapmaya çabalıyordu.

İkiside birden geriye çekilerek yerlerini aldı, Ravion boşluk alanını aktif etmişti, Andrew de kılıç ve hançerini çekti.

Büyük bi hızla Ravion'un üzerine atladı, saldırıları Ravion'un boşluk alanından içeri giremiyordu.

Boşluk alanı: Ravion'un anormal seviyede ki Xan enerjisini serbest bırakması ile oluşan bir tür görünmez güç alanıdır.

Andrew ne kadar nederse denesin bunun işe yaramadığına karar verdi.

Ravion iki kolunuda ileri uzattı, avuç içleri dışarı bakacak şekilde ellerini birleştirdi:

" Kaos !"

Yine yoğunlaştırılmış plazma halindeki Xan enerjisi dalgasını doğrudan Andrew'in üzerine yönlendirdi.

Andrew bunu takmayarak sağ elini kızıl alev ile kapladı, kendine gelen enerji dalgasına yumruk atarak onu savuşturdu.

Kız " Bitti!" dediğinde ikiside durmuştu, herkes şaşkındı.

Ravion'un "Kaos" dalgasını şuana kadar hiç bişe durduramamış iken, Andrew'in tek bir yumruğu onu yolundan saptırmıştı.

Herkes ikiliyi aklışlayıp aralarında konuşurken, içeriye komutan girmişti.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin