AVCI

Ölüme Meydan Okumak

Andrew sırtını kapıya yasladı ve biraz daha sakinleşmeyi denedi. İçeriden bazı sesler gelmeye başlayınca çıktığı odaya tekrar hızlıca girdi.

Edward ayağa kalmış ve etrafı dağıtmaya başlamıştı. Andrew sesizce izliyordu, Edward, Andrew'i gördüğünde ;

" SANA MEYDAN OKUYORUM AVCI! KAZANIRSAM SENİN ÖLÜ BEDENİNİ XAVİER'İN ÖNÜNE ATICAĞIM! KAYBEDERSEM NAPARSAN YAP!" dedi.

Andrew'in gözleri biraz açıldı, kırmızı kanlı gözlerinde bir ışık parlamıştı.

Andrew de Edward da karşılık olarak güldü ve ;

" Haha! Senin gibi geri zekalı biri daha kılını kıpırdatmadan geberir gider karşımda. İstersen Bella yı da al yanına belki bir kere denk getirip vurursunuz hahah!" dedi.

Edward sinirden patlamak üzereydi, Andrew'in bu teklifini kabul etti ve sandalyesine oturdu.

Andrew odadan çıktı ve Bellanın olduğu odaya giderek olayı ona anlattı,  Bella biraz şüpheli yaklaştı ancak oda kabul etmişti.

Andrew Eirinin yanına giderek ona meydan okunduğunu ve kabul ettiğini anlatarak, Edward ile Bellanın bağlı olan ellerini çözmesini ve onları binanın önünde ki açık alana çıkartmasını söyleyerek dışarı çıktı.

Eiri, Edward ın yanına girip onun ellerini çözerken Edward;

" Senide kandırdı dimi, senin gibi güzel bir kız, onun yanında ne gezer yoksa." dedi.

Eiri kafasını bile kaldırmadan ;

" Senin saçmalıklarını dinlemektense Andrew'in elinde ölmeyi yeğelerim." dedi.

Bir kaç dakika sonra herkes binanın önüne çıkmıştı ve etraflarına bakınmaya başladı.

Yıkılmış bir yerdelerdi, burası Solriva'ydı. Andrew kızıl alevini kullanarak önce kendi silahlarını kendi cep evreninden çağırdı, sonra da Zarek(Edward) ve Bella'nınkileri.

Bella halen bu işte bi terslik olduğunu düşünsede, Zarek sinir ve öfkeden delirmişti.

Andrew pozisyonunu alarak beklemeye başladı, Zarek anında atılarak Andrew e saldırdı.

Andrew'in tuhafına giden bir şey vardı, Zarek eskisine göre çok çok daha hızlıydı.

Andrew'in saldırılarına ayak uydura biliyor ve saldırılarını ona göre yapan Zarek,  bağırarak Bellanın da Andrew'e saldırması için komut verdi.

Andrew ikisine karşı rahat bir savaş sürdürüyordu,  Zarek hızını daha da arttırmış,  Andrew'i biraz zorlamaya başlamıştı.

Eiri arkadan sesizce izliyordu, Andrew'in kazanacağına emindi.

Zarek bir boşluk bulduğu anda kılıcını Andrew'in karın boşkuğuna sapladı.

Eiri nin tüyleri diken diken oldu, halen Andrew'e olan inancı tam olsa da işler kötüye gidiyor gibiydi, her şey bir anda olmuştu.

Andrew karnına saplı olan kılıcı çıkartıp fırlattı ama Belladan gelen saldırıyı karşılayamayınca sendeleyip yere düştü.

Zarek kahkaha atarak Andrew'e saldırılarını devam ettiriyordu.

Zarek sürekli ağır ve hızlı saldırıyor,  Bella bu durum karşısında biraz kenara çekilmiş izliyordu, bir şeyler tersti.

Fırsatını bulur bulmaz Zarek, Andrew'in kalbine kılıcını saplamıştı. Eiri bağırarak " Hayır!" dese de, savaş alanına girer ise kendisininde anında öleceğini biliyordu.

Andrew sendeleyerek bir duvara yaslandı, kalbine saplı olan kılıcı zorla çıkartıp yere attı.

Zarek ona yavaş ve emin adımlarla yaklaşıyordu, Andrew kan kusuyor ve nefes almakta zorlanıyordu.

Andrew aniden yere yığılarak hateketsiz kalmıştı.

Zarek yanına gekmitşi, ayağı ile Andrew'i yoklamaya başladı, şah damarını kontrol etti, nabzına baktı, Andrew artık ölmüştü.

Zarek ayağa kalktı ve kahkaha atarak;

" ÖLDÜ! AVCI(Andrew)ÖLDÜ! ONU BEN, ZAREK; MAVİ IŞIK ÖLDÜRDÜM! ÜSTAT XAVİER DUY SESİMİ! AVCI ÖLDÜ! BEDENİ BURADA!" dedi.

Eiri ne yapacağını bilememişti, sessizce ağlıyordu. Bella şaşkın şekilde kenarda duruyordu.

Her şey okadar hızlı olmuştu ki kimse bir şey anlamamıştı. Orada bulunan herkesin bedeni bir anda kırmızı şekilde parlamaya başlamıştı.

Eiri bunun ne olduğunu bilmiyordu ama Zarek ve Bella buna alışıkmış gibi rahatlardı.

Hepsinin bedeni bu ışığın içinde kaldıktan sonra gözlerini şâşalı ve kral odasına benzer bir mekanda bulmuştu.