Açlık

2 0 0
                                    

Andrew yatağından kalkmıştı, biraz gerildikten sonra üstünü giyinerek dışarı çıktı.

Komutan bu gün bir konuşma yapacaktı, Andrew de o vakte kadar bahçeye çıkma kararı almıştı.

Güneş tüm güzelliği ile etrafını ısırıyordu, Andrew de güneşin karşısında gözlerini kapatmış ısınıyordu.

" Seni daha karanlık biri sanırdım, güneşe aç gibisin." dedi birisi.

Andrew arkasını döndüğünde Celies ona gülümseyerek bakıyordu.

Bacağı iyileşmiş, hafif de olsa topallayarak yürüyordu.

Andrew hafif gülümseyerek:

" Ben ışın içindeki karanlığım, o olmazsa bende olamam."

Celies çimlere eteğini toplayarak oturdu, Andrew de badaş kurarak oturmuştu.

İkili bi süre sessiz kaldı, Andrew:

" 'Celies' ne demek?"

Celies biraz gülerek:

" Annem bana hamile iken deniz kenarında otururmuş, her gün o denizi izlermiş.

Eski Alterian dilinde ' Deniz' demek."

Andrew buruk bi sesle:

" Ben denizi izlemeyi çok severim, Ravion ile de boş boş baktığımız olmuştu."

Celies kırgın şekilde:

"
Evet, en yakın arkadaşım dı. Onu çok özlüyorum."

Andrew kafasını göğe kaldırdı:

" Özlem olmasaydı insan kendini hayvanlardan ayırt edemezdi."

Celies tebessüm ederek:

" Bazen insanların denizini neden bu kadar çok sevdiğini merak ediyorum."

Andrew iç çekerek:

" Belki de herkes kendini o koca dalgalar sanıyordur.

Hepimizin yürüdüğü yol farklı olsa da, okuduğumuz kitaplar hep aynı.

İzlediğimiz denizler, kimsesizlerin çıkan son sesleri olabilir."

Celies gözlerini açmış, Andrew'i izliyordu.

Andrew devam ederek:

" Kendini kaybeden başkasında arıyor, ne başkasında bulabiliyor, ne de onda kaybolmayı kabul edebiliyor.

Denize atılan sıradan bir taş parçası gibi, götürürse gidiyor, kurursa kendisi de orda kalıyor."

Andrew kafasını kaldırdı, gözleri birden açıldı. Celies tüm dikkatini ona vermiş, hevesle dinliyordu.

Andrew sesini çıkartamadı, Celies halen Andrew'in gözlerine bakıyordu:

" Başkasında kaybolmak nasıl bir his?"

Andrew ellerini arkaaya koyarak biraz gerildi, derin nefes aldı:

" Sanki hiç bilmediğin bir ev gibi. Kokusu ve hissi farklı, gözlerin ona alışık ama yabancı. Kendini orada rahat hissetsen de bu yeterli gelmiyor.

İnsan ordan ayrılmadan kendinden bir iz bırakmak istiyor."

Celies ses çıkartmadı, Andrew'in içindeki burukluk her halinden belli oluyordu.

Celies oturduğu yerden kalkarak Andrew'in yanına oturdu, çimenlerin üstünde ki elini tutarak:

" Kendimizden başka bişe düşünmüyoruz, yine de başkaları için kendimizi feda ediyoruz."

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin