Değersiz

2 0 0
                                    

Andrew koşarken Eiri dizlerinin üstüne çökmüş ağlıyordu,  Dyan sonunda onlara yetişerek Eiri'nin yanına geldi ve etrafına biraz bakındı.

Soluk soluğa kalmış da olsa derhal Eiri'nin yanına çömelerek:

" Hey, hey sakin ol! Gel, geçti hepsi." diyerek ona sarıldı.

Eiri halen ağlıyordu, lakin az da olsa sakinleşmişti.

Andrew'in iki gözü iki çeşme şekilde koşarken gök gürlemeye, yağmurun yağışı hızlanmaya başlamıştı.

Aklına Eiri ile olan eski anıları akın akın ediyor, sürekli söylemeye cesaret bulamadığı aşkı için kendini kötü hissediyordu.

Göğüsündeki ağrı, beyninin durmadan eski anılarını göstermesi, havanın verdiği ağırlık duygusu, onu mahvediyordu.

Uzun bir süre koşmuştu, Xan güçleri alınmış olmasına rağmen uzun koşuya dayanacak kadar sağlam bir bedeni vardı.

En sonunda nefesi tükendi, bir ağaca elini yaslayarak soluklanmaya çalıştı, etrafına bakıyordu.

Nerde olduğunu bilmese de, burasının farklı bir havası vardı, huzur ve acı dolu bir havası.

Andrew dinlendikten sonra etrafını daha iyi gözlemlemeye başladı, bu garip havanın en yoğun olduğu yere doğru yürümeye karar vererek harekete geçti.

Her adım attığında bu garip havanın ağırlıdı daha da artıyor, boğucu olmaya başlıyordu.

En sonunda gelmişti,  burası bir mezarlıktı.

Mezar taşlarına tek tek göz gezdirdi, gençler, çocuklar, zavallı bebekler burada yatıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mezar taşlarına tek tek göz gezdirdi, gençler, çocuklar, zavallı bebekler burada yatıyordu.

Ailelerinden ayrı düşmüş babalar, evlatlarının kokusunu son kez bile içine çekememiş anneler.

Abi/ablaları ile oyun oynamadan ayrılanlar, yitip giden onca hayat, hepsi çok üzgündü, hepsi çok yalnızdı.

Andrew üstündeki uzun kapüşon'unu çıkartıp yere bıraktı.

Yerde duran büyük bir taşın üstüne oturarak derin bir nefes aldı.

" Ne garip değil mi, siz burda yatarken birisi gelip sizi ziyaret ediyor.

Kim bilir içeride ne gibi bir eziyet çekiyorsunuz, kim bilir bir saniye daha yaşamak için neleri feda ederdiniz.

Biz yaşayanlar hayatın değerini bilmezken, siz ölüler yaşamak için neler yapmazdınız aceba.

Ölüler, hayatta olanlara acıyormu acaba?" dedi Andrew.

Hava karanlıktı, etrafta bulduğu mumları, kapüşon'un cebindeki çakmakla yakarak, mezar taşlarının etrafına koydu.

Kafasını öne eğdi:

" Karanlığınıza ışık arıyormusunuz, ben bulduğumu sandım, onu da söndürdüm ." dedi.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin