Kara Orman

6 1 0
                                    

Xavier, Eiri yi alıp gitmiş, Bella yerde baygın yatıyor, Andrew ise Xavier'i öldürememenin vicdani azabı ile baş başa kalmıştı.

Andrew kendini silkeleyip Bellanın yanına gelerek onu kontrol etti,  Bella ne ses veriyordu ne de kendinde gibi hali vardı.

Andrew Bella yı kucağına alarak kaleden aşağıya hızlıca indi.

Andrew ormanlık alana doğru giderek Bellayı orada yere bıraktı ve etraftan biraz odun topladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Andrew ormanlık alana doğru giderek Bellayı orada yere bıraktı ve etraftan biraz odun topladı.

Topladığı odunları bir araya getirerek ateş yakmayı denese de Andrew,  daha önce hiç ateş yakmadığından nasıl yapacağını bilmiyordu.

Elini odunların üstüne getirerek kızıl alev gücü ile odunları yavaş yavaş tutuşturmaya başladı.

bir süre sonra cayır cayır yanan ateşin başında Andrew,  dizlerini kendine çekerek oturdu ve düşünmeye başladı.

Akoe ye seslenerek;

" Ondan kormuyorum, ama gücünü hissedebiliyorum. Bu Xavier tam bir canavar.

Onu durdurmam mümkün değildi hata yaptım, bunun yüzünden olanlar yine Eirinin başına patlıyor. Ne yapıcağım şimdi?." dedi.

Akoe de ;

" Burdan gidelim, bu gezegende nefes alabilsende dünyada olduğun kadar hızlı ve güçlü değilsin.

Xavier in kendi çöplüğünde oynamasına izin verirsek sonunuz Zarek gibi olur."

Andrew ;

" Peki ya Eiri? Onu geride bırakıp bilmem kaç ışık yılı uzaklıktaki dünya ya mı döneceğim?." dedi.

Akoe de Andrew e;

" Haklısın, tek başına gidersen Xavier in peşini bırakma olanağı fazla, o yüzden Eiri de kaza kurşununa gitmiş sayılır.

Hem sadece burdan dünyaya gidecek kadar enerjim kaldı, Eiri ile beraber dönmek istiyorsan onu bir an önce Xavier in elinden alman gerek."

Dedi ve ortalık sesizliğe büründü.

Bir süre sonra çalıların arasından bir hışırtı geldi.

Andrew anında çalıların arasına atıldı ve kılıçlarını etrafa savurdu, hiç kimse yoktu.

Bir süre sonra az ilerdeki çalılardan ses gelmeye başladı. Andrew bu sefer sesiz olmayı deneyerek sinsice adımlar atarak çalılara yaklaştı.

Bella da etraftaki seslere uyanmıştı, biraz kalktı ve yattığı yerin hemen dibinde bulunan ağaca yaslandı, kafasını tuttu.

Andrew sesiz sesiz ilerliyordu, sanki bir Avcı gibiydi. Çalılara yaklaştı ve dinlemeye başladı, bir şey göremesede duyabiliyordu.

Elini yavaşça yukarı kaldırdı ve bekledi.

Bir kaç saniye sonra elini çalılara inanılmaz hızlı biçimde atarak sesi yapan şeyi yakaladı.

Onu,  oradan çıkartıp kenara bıraktığında çok garip hissetmişti.

Bu bir kız çocuğuydu ve insandı? Sarı saçlı, kahverengi gözlü, kırmızı tam sıkılmalık yanakları olan bir kız.

Bu gezegende insanlar ne arıyordu ki? Bella da şaşkındı, henüz tam kendinde olmasa da burada insan türüne ait kimsenin olmadığını Xavier,  Bellaya söylemişti?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bu gezegende insanlar ne arıyordu ki? Bella da şaşkındı, henüz tam kendinde olmasa da burada insan türüne ait kimsenin olmadığını Xavier,  Bellaya söylemişti?

Garipti, Andrew tek dizinin üstüne çökerek ufak kıza;

"Adın ne senin?" dedi.

Kız utanandı, korkuyordu bu belliydi, bağırarak anlamsız bir ses çıkarttı.

Andrew'in kaşları anında çatıverdi, Bella da bir şeyler olacağını hissetmişti, ama yerinden kımıldayamıyordu.

Andrew kılıcını tutarak hazırda bekledi ve etrafı gözledi, her yerden aynı anda sesler geliyordu. Bu sesler, korkutucu ve gericiydi.

Ufak kız bir kaç adım geriye çekildi ve kahkaha atmaya başladı, Andrew her an her yerden bir şey geleceğini biliyordu.

Bir kaç saniyelik gerici sesin ardından ilk saldırı geldi,  bir ok.

Andrew oku eli ile yakalayıp onu durdurdu.

Okun geldiği yönün tam tersine atılarak kılıcı çekti ve etrafa çok güçlü ve de hızlı şekilde savurdu, her hangi bir canlı bu saldırıya denk gelse kesinlikle ölürdü.

Andrew kılıcını savurur savurmaz bir "ıhlama" sesi geldi, kılıcını değdirmişti.

Bir saniye sonra Andrew'e doğru gelen kampçı benzeri uzun, etten yapılmış bir uzuv'u fark eden Andrew,  onu da savuşturarak kenrara çekildi.

Bella da ayağa kalkmakta zorlansada en sonunda kalktı ve yaralı hali ile Andrew'in yanına koştu.

Etraftan çok fazla küçük kız çığlıkları ve sesleri geliyor, bu sesler bellayı geriyor, Andrew'i ise sinir ediyordu.

Andrew yavaşça elini yere koydu, Bella Andrew'in arkasını kolluyordu.

Elini yere koyunca Andrew gözlerini kapatarak yerden gelen titreşimleri algılamaya çabaladı.

Beş saniye yeri yokladıktan sonra Andrew,  kafasını kaldırdı ve soluna bakarak inanılmaz bir hız ve güçle oraya doğru sıçradı.

Etrafı yavaşlamış gibi gören,  Andrew'in karşısında uzun kahverengi saçlı bir adam tam koşuyordu ki;

Andrew kılıcını onun göğüsüne saplayarak kazandığı ivme ile adamı duvara mıhladı.

Andrew kılıcını onun göğüsüne saplayarak kazandığı ivme ile adamı duvara mıhladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin