Karanlık

14 3 0
                                    

Andrew koşarak oradan uzaklaşırken, vucudunda ki yaralardan ve daha yeni yaşadığı olay sonrasında bedeni artık kendini kapatmaya başlıyordu.

Nefes nefese şekilde koşarken, inşaatı bitmemiş bir bina gördü ve ona doğru gitmeye başladı.

İçeri girdiğinde bacakları artık daha fazla ilerleyemeyecek kadar acıdan titriyordu.

Son gücü ile de bodrum kata inerek yere oturmaya karar veren Andrew'in gözleri onun isteği dışında yavaş yavaş kapanmıştı.

Gözlerini tekrar açtığında karşısında yine o keçi kafalı canavar otutuyor ve Andrew'e bakıyordu.

Gözlerini tekrar açtığında karşısında yine o keçi kafalı canavar otutuyor ve Andrew'e bakıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

+ Tekrar mı buradayım. Beni bırak artık.

- Andrew, yanında ki sandalyeye otur.

+ Pekala, neden tekrar buradayım ?

- Konuşmamız lazım.

+ SENİNLE NE KONUŞACAĞIM LAN ORUSPU ÇOCUĞU!?

- Bağırma bana.

+ HA ÖYLEMİ? O ÇOCUĞU ÖLDÜRÜRKEN BENİ DİNLEMEYEN KİMDİ ACEBA? Y

ADA SÜREKLİ BENİ ÖLÜM MAKİNESİNE ÇEVİRMEK İÇİN SUSMAYAN KİMDİ ACEBA??!

- Andrew, biz buyuz bunu değiştiremezsin.

Andrew kıkırdayarak bir süre güldü, kafasını elleri ile kapatmış, öne doğru eğilerek hala gülüyordu.

Bir süre sonra kıkırdama sesi yerini ağlamaya bırakmıştı.

- Neden ağlıyorsun?

+ Neden mi? Nedeni kaldı mı ki piç kurusu.

Hiç bir şey hissedemiyorum, yaşayıp yaşamadığımı bile bilemezken neden diye mi soruyorsun? İçimde ki ufacık iyilik parçası bile yok artık.

Karanlığımda ki parlayan ışığı bile söküp aldın benden. Sonra gelip bana nasihat mı veriyorsun?

SADECE BURADA AĞLAYA BİLİYORUM VE SENİN KARŞINDA AĞLAMAK OKADAR SAÇMA Kİ!

Siktir git içimden artık, lütfen.

- O çocuğun ölmesi gerketi.

+ NEYE DAYANARAK ÖLMESİ GETEKTİ Kİ? UFACIK ÇOCUK LAN ÇOCUK!?

- Andrew, ikimizde tek kişiyiz, sen sadece şuan bedenimize hakim olan kişisin, istediğin kadar ağla her türlü o çocuğu öldürecektik.

+ Rahat bırak artık beni, ne sesini ne yüzünü ne de sana ait olan her hangi bir şeyi görmek ve duymak istemiyorum.

- Kendinden kaçamazsın, her daim burdayım ve her daim senin düşündüğünün tam tersini düşünüceğim.

+ Ne oldu bir anda sana ? Önceden daha bi kibirli daha bir atarlıydın hayırdır? Adın ne ayrıca? Sürekli ben senim diyip duruyorsun.

- Adım Zenith, ve yolun sonuna çok yakınsın Andrew, son kez benle konuşmak istersin diye, seni buraya getirdim.

+ Seninle ne konuşacağım be siktir git.

- Eninde sonunda bedenin benim olacak Andrew, o vakite kadar görüşürüz.

Andrew kafasını kaldırdığında yukardan gelen bir ışık hüzmesi onu kapladı ve andrew ışığın içinde birden yok olmuştu.

Zenith, Andrew uyanırken ona bağırarak :

" BİR GÜN ANDREW, BİR GÜN DÜŞMANIN YİNE KENDİN OLDUĞUNU ANLAYACAKSIN!!" dedi.

Andrew gözlerini açtığında ilk olarak yattığı yerden kalkarak kendisini kontrol etmişti.

Ellerine ve suda yansımasına bakarak tekrardan zaman sıçraması yaşayıp yaşamadığını teyit eden Andrew yavaşça, sağ göğüsünün atını tutarak duvara yaslanıp ilerlemeye başladı.

Bir süre ilerledikten sonra dışarıdan gelen " Andrew neredesin ? " sesini duymuştu. Duvara sırtını yaslayarak derin bir nefes alan Andrew " Lütfen başımdan git." dedi içinden.

Yaslandığı duvardan yavaşça yere doğru indi ve bacaklarını ileri doğru açarak, elleri ile de yüzünü kapatarak oturmaya başladı.

Hava yavaşça kararıyor Eiri, Andrew'i arıyor, Andrew ise oturduğu yerde hiç bir duyguyu hissedemese de ağlıyordu.

Eiri en sonunda Andrew'in azalmış enerjisini hissederek bulunduğu inşaat alanına girdi ve onu aramaya bailamıştı.

Eiri biraz etrafta dolaştıktan sonra, kulağına birinin burun çekme sesi gelince, sesin geldiği yere doğru ilerlemeye başladı.

Derin nefes alarak sağ elini havaya kaldırdı ve elinden bir ışık demeti ile etrafı bir meşalenin aydınlattı kadar az biçimde aydınlattı.

Derin nefes alarak sağ elini havaya kaldırdı ve elinden bir ışık demeti ile etrafı bir meşalenin aydınlattı kadar az biçimde aydınlattı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Karşısında suratından salya sümük akarak ağlayan Andrew'i görünce şaşırmıştı.

Andrew hiç bir tepki hatta duygu göstermeden, gözlerinden yaşlar yavaşça aşağıya doğru süzülüyor,  Eirinin varlığından haberdar ama tepki vermiyor du.

Eiri biraz ona bakınca hiç sesini çıkartmadan yavaşça yanına gitti, sesizce yanına oturarak orada beklemeye başladı.

Andrew den hala ses seda çıkmazken,  Eiri onunla konuşmak için çabalamıyor, sadece oturuyordu.

Uzun süre orada sadece oturan Eirinin uykusu gelmeye başlamıştı, Andrew den hala ses çıkmıyorken Eiri de "boşa durmanın anlamı yok" diyerek yere doğru uzanıp uyumaya başladı.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin