Günahların Sevabı

4 0 0
                                    

Andrew, Eiri'nin cesedini kucaklayıp oradan sessizce ayrılmıştı.

Çıplak ayaklarını kesen taşlı yoldan geçerken, gözleri öylesine ölü, öylesine boş bakıyordu ki, ne düşündüğünü tanrı bile bilemezdi.

Kafasından göğüsene kadar kanla kaplı bedeni, kucağında çürümekte olan bir ceset, kalbinde derin bir ağrı ile yoluna devam ediyordu.

Yorgundu, dermanı kalmamış gibiydi.

Anlık dizlerinin üstüne düştü, derin bir nefes alarak güçlükle ayağa kalktı.

Bir saat kadar yürüdü, gücü neredeyse bitmek üzereydi, kucağından hiç ayırmadığı Eiri'nin bedenini düşürme korkusu, tüm bedenini esir almıştı.

Güneş batarken ufukta harabe bir yer görmüştü, en azından burda biraz dinlenebilir di.

Zorda olsa harabe eve gelerek kapıya tekme attı.

Açılan kapıdan içeriye nefes nefese girdi, odaları gezindikten sonra, yere devrilmiş olan bir kaç taşın üzerine Eiri'yi koydu.

Kendisi de yere oturarak yavaş yavaş nefes almaya başladı.

Bir süre sonra Andrew'in nefesleri hızlandı, artık daha derin nefes alıyor, kalbi küt küt atıyordu.

Bedeni titremeye başlamıştı, kendini pek iyi hissetmiyordu.

Göğüsüne sanki onlarca insan bastırıyormuş gibi geliyordu, başı dönüyor, önündeki şeylerin gerçek mi yoksa hayal mi olduğunu anlayamıyordu.

Gözleri yaşarmıştı, bedeni yavaş yavaş kendinden geçiyordu.

En sonunda buna dayanamadı, bir haftadır süren açık ve susuzluk, hiç uyumamak, Andrew'i bitirmişti.

Gözleri yavaşça karardı, oturduğu yere yığılarak bayılmıştı.

Gözlerini açtığında, karşısında ölü bedenlerle dolu bir yer vardı.

Yüzleri görünmeyen bu cesetler kokmuyordu, Andrew etrafına şöyle bir bakındı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yüzleri görünmeyen bu cesetler kokmuyordu, Andrew etrafına şöyle bir bakındı.

Duvarda lazer kullanılarak yazılmış          " Slayer" yazısı dikkatini çekmişti.

Ölülerin arasında sessizce yürümeye başladı.

Ne kadar yakından bakarsa baksın, cesetlerin yüzleri asla görünmüyordu, hepsi üst üste yığılmış halde idi.

Birden etrafı ağır bir koku sarmıştı, ardından gelen kahkaha ise olayı daha da tuhaf hale getirdi.

Andrew etrafına bakındı, kimse görünmüyordu, ağır kokuda neredeyse burnunun direğini kıracaktı.

Kahkahanın sesi git gide yükselirken, Andrew kafasını sağa çevirip bir şeyin geçtiğini görmüştü.

Bu şey her ne ise inanılmaz hızlı idi.

Andrew bir adım geri atarak önüne döndüğüne, dili tutulmuştu.

Üstü başı kanlarla kaplı bir kız tam suratına yanaşmış, ona bakıyordu.

Andrew bir kaç adım daha geri atarak kollarını kaldırdı, kendini savunmaya geçmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Andrew bir kaç adım daha geri atarak kollarını kaldırdı, kendini savunmaya geçmişti.

Kız biraz kıkırdandı, elini ağazına götürerek parmağını ıssırdı:

" Selam yakışıklı"

Andrew halen savunmada idi, kız ise tuhaf şekilde bale yaparak biraz geri çekildi.

Andrew derin nefes alarak:

" Burası neresi, ayrıca sen kimsin ucube?" Dedi.

Kız güldü, yerdeki cesedin birini kafasından tutup kaldırdı:

" Bu yüzü, hatırladın mı?" Dedi gülerek.

Andrew cesedin yüzüne dikkatlice baktı, halen görünmüyordu.

" Hiç bir şey görmüyorum" dedi Andrew.

Kız cesedin kolunu kopararak yemeğe başladı, manzara iğrençti.

Kız ağzını silerek:

" Hm, henüz bunun vakti gelmemiş demek ki, hey şu arkadaki ni tanıyorsundur, eminim!"

Andrew dikkatlice arkasını döndü, gözleri şaşkınlığını iyi ifade ediyordu.

Arkasında ki cesetler, onun öldürdüğü kişilere aitti.

Polis memurları, Anti-Xan askerleri, ufak bir çocuk, Zenith'in öldürdüğü diğer tüm insanlar.

Ağzı açıktı, tekrar kıza dönerek:

" Bunlarda ne? Neresi burası çabuk söyle!?"

Kız kahkahaya boğuldu, yere yatıp biraz yuvarlandı, öylesine gülüyordu ki gözünden yaş gelmişti.

Nefes nefese kalmıştı, ayağa kalkarak biraz daha güldü:

" Haha! Of çok komiksin varya.

Onları sen öldürmedin mi? Onların da bir ailesi, sevdikleri vardı ya yakışıklı."

Andrew karşılık vererek:

" Onların hepsini Zenith öldürdü!"

Kız daha da güldü, birden bire sesi kesildi.

Kenardan gelen birisi, âdeta Andrew'in dilini yutmasına sebep olmuştu.

" Eiri?"

Gelen kişi Eiri idi, sessizce Andrew'in karşısında duruyordu.

Kafası eğikti, teni solgundu, daha zayıf duruyordu:

" Beni neden öldürdün, Andrew?" Dedi.

Andrew şok üstüne şok yaşarken, soruya yanıt olarak:

" Ben değil, Zenith öldürdi seni!" Dedi.

Kız gülümsedi:

" İkinizde aynı değil misiniz?"

Andrew henüz ağzını açamadan, kız elini havaya kaldırarak:

" Melekler kanatları ile uçabilirken, neden şeytan günahları ile düşmek zorunda?"

Andrew'i işaret ederek:

" Gerçek olana, yanlış demek ne kadar akıllıca?" dedi ve Andrew, birden bire kendini hiç bilmediği bir odada buldu.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin