Solmuş Işık

3 0 0
                                    

Andrew kucağında ufak Aria nın cansız bedenine sarılmış, ağlıyor ve sürekli

" Özür dilerim" diye sayıklıyordu.

Öfke yine Andrew den bir şeyleri almış, ufak bir çocuğu kendi elleri ile vahşice öldürmesine sebep olmuştu.

Kafasının içindeki sesler susmak bilmiyor,  daha fazla kan istiyordu.

Sesler giderek daha can sıkıcı hale geliyordu,  adeta Andrew'in beynini patlatacak gibiydi.

" Bu kadar mı? Az birşey kan mı?"
" Rezilsin Andrew! Bu kadarcık kan mı dökebildin?"
" Annen ve baban bu halini görseler sana ne derdi Andrew? ' Bir işi beceremiyorsun!' derlerdi."

Andrew'in kafasında dönüp duran bu sesler onu çok rahatsız ediyordu, Aria yı kucağından atarak bağırdı;

" SUSUN ARTIK!" dedi.

Sesler susmak bilmiyordu, her saniye sesleri daha da yükseliyor, daha da çekilmez oluyordu.

Andrew'in eli ayağı titremeye başladı, nefesi giderek hızlanıyor, kalbi bir motor gibi atıyordu.

Başı dönmeye başlamıştı, hızlı nefes alıp verdiğinden gözleri kararacak raddeye gelmiş,  kılıçlarını ellerine alarak etrafa savurmaya başlamıştı.

Bağırıyordu,sanki karşısında gerçekten bir düşman varmış gibi bağırıyordu.

" ANNE YARDIM ET DURDURAMIYORUM?! " diye bağırdı, sesi bulunduğu çukurun her yerinden duyuluyordu.

Kılıçlarını boşluğa savuran Andrew delirmiş gibiydi, dişlerini sıkmaktan ağazı ağrımaya başlamıştı.

Omzuna bir el dokundu, hışınla arkasını döndü Andrew. Savunduğu kılıcı zorla durdura bilmişti.

Gözleri tekrardan görmeye başlamıştı, nefesini tuttu. Omuzuna dokunan kişi Eiri idi.

Andrew şaşkındı, onu kurtarmaya kendisi gelmişti ama Eiri onu kurtarmıştı, bunun anlamı neydi ki?

Eiri yara bere içindeydi, her yeri kurmuş kan doluydu, nefes nefese ve yorgundu.

Üstündeki kıyafetler parçalanmıştı, üşüyordu. Andrew ağazı açık ona bakarken Eiri, Andrew'e sarılmıştı, ağlayarak;

" İyi olduğuna çok sevindim! Özür dilerim senin karşına böyle çıkmak istemezdim." kafasını kaldırdı ve Andrew'e bakarak devam etti;

" Seni çok özledim!" dedi ve sarılnaya devam etti.

Andrew'in kılıçları elinden düştü, şok olmuş şekilde dizlerinin üstüne kapaklandı.

Eiri korktu, Andrew'e bişe oldu sanmıştı, o da dizlerinin üstüne oturarak Andrew'in elini tuttu ve ;

" Hey, iyi misin? " dedi. Andrew de;

" Onu öldürdüm,  ufacık ve savunmasız. Öldürdüm onu" dedi, gözleri sonuna kadar açık ve şok içinde.

Eiri şaşırdı ve ;

" Kimi? Kimi öldürdün Andrew? " dedi.

Andrew aynı şekilde eli ile Arianın cansız bedenini işaret ederek;

" Onu, o çocuğu öldürdüm,  ben, ben bir caniyim.

Ben, ben ne yaptım böyle? BU ELLER İLE ONU ÖLDÜRDÜM EİRİ!

ONU BEN ÖLDÜRDÜM!

ANNE, ANNE BİR KIZ ÇOCUĞU ÖLDÜRDÜM LÜTFEN BENİ AFFET!!" dedi.

Eiri kafasını çevirdi, Arianın cansız bedenini gördü, ağazı açık kaldı.

Andrew sinirden titriyor ve dişlerni sıkıyordu, halen şok içerisindeydi, Eiri yavaşça Arianın yanına geldi.

Saçları Eirinin gözlerini kapatıyordu, duruşu aynı kızını kaybetmiş bir anne gibiydi, ses çıkartmıyor, içten içe parçalanıyordu.

Oturdu, Aria yı kucakladı ve sarıldı, geçici kampta kalırken yaşlı bir adamın kızı için söyledi sözler aklına geldi, şok içinde ağlayarak ;

"... Kızımın gülüşü anılarımda hazine, Kalbimde taht kuran, sevgiyle dolu her anı.

Gözyaşlarım kurudu, seninle sonsuza dek varım.

Yanımda olmadığın anlar bile

içimde hüzün kaplamaz hiç bir zaman."

Eirinın suratı donuktu ama gözleri şelale gibydi, sesizce ağlıyordu.

Andrew'e döndü, gözlerinin içine baktı, sesizce iyice izledi, izledikce Andrew'in karanlığına batıyordu.

Kafasını geri çevirdi, Aria yı yere koydu ve ayağa kalktı, Xan gücünü yönlendirerek yerde bir mezar açtı, Ariayı kucaklayarak toprağın içine bıraktı.

Kardeşi gibi sevdiği Arianın üstüne toprak atarken içi içini yiyip bitiriyordu, en sonunda mezarı kapattı.

Arkasını dönerek halen şokta olan Andrew'in yanına gitti, onu kolundan tutarak kaldırdı.

Eiri derin bir nefes aldı ve ;

" Andrew,  söz ver; Ne yaşarsak yaşayalım, birbirimizi asla bırakmayacağız. Tamam mı?" dedi ve göz yaşlarını sildi.

Andrew,  Eiri yi geri iterek bağırdı;

" EİRİ BEN BİR ÇOCUĞU ÖLDÜRDÜM!?!?

HALEN BANA DOKUNUYORSUN, BEN İĞRENÇ BİR VARLIĞIM BANA NASIL DOKUNUYORSUN?!" dedi.

Eiri sinirlendi, Andrew'e atılarak ona sağlam bir tokat attı, Andrew bir anda kendine gelmişti,  Eiri ağlayarak;

" GERİ ZEKALI! SENDEN BAŞKA KİMSEM YOK BENİM!

SEVEBİLECEĞİM TEK KİŞİSİN VE ŞİMDİ GELMİŞ BENİ KENDİNDEN Mİ SOĞUTMAYA ÇALIŞIYORSUN HA?!!?!

KENDİNE GEL GERİ ZEKALI, BEN SENİ BIRAKMADIM SENDE BENİ BIRAKMAYACAKSIN!!" dedi.

Andrew'in yüzü düştü, kafasını aşağıya eğerek hafif bir sesle;

" Özür dilerim, yardım etmeye çalışırken hep birinden bir şeyleri alıyorum, iki elimde cehennemde, ikiside oraya gitmeye can atıyor." dedi.

Eiri ağlayarak Andrew'e sarıldı, ikili bir süre sarıldıktan sonra çukurun ortasına gelerek yukarı baktılar.

Kenardaki çıkıntılardan yavaş yavaş yukarı çıkarak etraflarına baktılar.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin