Bir Yolu Vardır

4 0 0
                                    

Andrew düşündü; gerçekten de kendisinden nefret etmeye, kendisini daha çok içten içe yiyip bitirmeye, bunca şeye karşı negatif kalmaya, değer miydi?

Andrew, demirciye;

" Tüm bunlardan kurtulmak için duygusuz olmayı seçtim,  bu biraz işe yaradı ancak halen kendimi tam soyutlaya bilmiş değilim.

Bunun yüzünden her gün kendimi öldürmeye çalışırken buluyorum, dediğim gibi;

Bu bedende misafir bir ruh gibiyim, kendimi öldüremiyorum."

Demirci biraz sinirlenerek;

" Duygusuz olmak mı? Akıllı bir yaşam formusun ve duyguların olmadan mı yaşamaya çabalıyorsun?

Evlat, hayatta neler yaşadın tam olarak bilmiyorum ama şuanki halde olmanın büyük bir kısmı kendine yapmış olduğun seçimlerin.

Şöyle anlatıyim;

Kendi bedeninde misafirsin çünkü kendini tanımıyorsun,  tanımadığın için kendini ikiye bölerek tüm negatif duygularını diğer yarına bastırmışsın.

Bu diğer yarında tamamen öfke ve nefretten beslenmiş, büyümüş, gelişmiş, bunu hissedebiliyorum.

Kendini öldürmekten bahsediyorsun,  bu kadar kolaymı evladım? Yaşam bir savaştır ve bu savaşta hayatta kalabilen en güçlülerdir.

Senin içindeki gücü buradan hissedebiliyorum, öylesine güçlüsünki şu yalişlı halimde senin yerinde olmak için her şeyimi verirdim.

Kendine ölümü layık görmen kendine hakarettir, savaştan kaçmak kolaydır ama kalıp savaşmak seni daha çok güçlendirir." dedi.

Andrew de karşılık olarak;

" Savaştan kaçmak, kendime bunu layık görmek ve dediğin diğer her şey bir saçmalık.

Anne ve babamı beni bu hale sokan nükleer patmalada kaybettim, yıllarca sokaklarda çöpten yemek yedim.

Bir gözümü kaybettim, biri beni himayesine alır almaz onları da kaybettim, tek sebebi benim bir Xan olmamdı.

Bir sene boyunca her kötülük yapanı, kadın erkek ayırt etmeden katlettim.

Babam olarak gördüğüm birini de bu süreçte kaybettim, ufacık kız çocuğuna tecavüz edilişini izledim, Xavier denen bir manyakla çarpıştım ve şimdi burdayım.

Hepsi benim suçum, çünkü o gün babama 'Fuara gidelim' diye ısrar etmeseydim, bende şuan onlarla birlikte ölmüş olacaktım." dedi.

Demirci sesini çıkartmadı, Andrew biraz daha sinirlenerek;

" O insanları öldürürken hepsi benden nefret etti, bana isim bile taktılar 'Avcı' diye.

Hepsi benden nefret etse de şuan bana ihtiyaçları var, birine kılıç çekmekten nefret etsem de kendi doğrularımı sağlamak için bunu yapmam gerekli.

Kendime hiç saygım yok evet, Eiri olan saygım beni ayakta tutuyor.

O hiç tanımadığı birine, bana güvendi, hemde hiç bir sebep yokken.

Ona olan bu borcumu ödedikten sonra hayatta bir anlamım kalmıyor.

Ha evren yok olmuş ha ben gebermişim, ikiside benim için aynı." dedi.

Demirci ayağa kalktı,  Andrew'in yanına geldi ve elini onun omuzuna koyarak;

" Bak evlat, ben sadece basit bir demirciyim, senin kadar çok şey yaşamadım bunu kabul ediyorum.

Ama bu dediğimi asla unutma;

Herkesten önce kendine bir değer biç, duygusuz olmak istiyorsan yine ol ona karışmıyorum ama en azından o bahsettiğin Eiri için hayatta kal, eminim o da senin ölmeni, sana zarar gelmesini istemez." dedi.

Andrew bir anlık daldı, demirci haklıydı, içindeki karanlığı ancak Eiri,  az bile olsa aydınlata bilmişti.

Sevgide zaman gibidir; Sevene hızlı, kendine kalana eziyet gibi gelir.

Eiri ye biraz zaman tanımak ve bu sürede de kendini tanımak Andrew için iyi bir seçenekti.

Tek sıkıntı şuan Andrew dünyada değil bambaşka bir gezegende idi.

Aklına bu gelince Andrew;

" Bu gezegenden nasıl gideceğim bilmiyorum, yardım edebilir misin? " dedi demirciye.

Demircide az düşünerek;

" Tam emin değilim ancak burdan beş kilometre uzakta bir tapınak var, içerisinde bir çeşit portal olduğunu söylüyorlar, tek sıkıntı; çok fazla haydut ve tuzak varmış.

Unutma evlat bu sadece bir söylenti, bizzat gidip bakmadım" dedi.

Andrew de;

" Ben gitmenin bir yolunu biliyorum ama biraz dinlenmem lazım.

Bu arada, bana bir kılıç ve bir de hançer döver misin? Yanımda lazım olacak." dedi.

Demircide " Tabiki, hangisinden yapayım" diyerek kılıç ve hançer kalıplarını gösterdi.

Andrew eli ile işaret ederek "bunlar" dedi, gösterdiği kalıplar; katana benzeri bir kalıp ve ufak bir katanaya benzeyen hançer kalıpı idi.

Demirci;

"Peki, sen dinlen, bende sana istediklerini dövüp yapayım" dedi.

Andrew teşekkür ederek uyandığı yatağa geri dönerek uzandı, tavana baktı, biraz aralarında geçen konuşmayı düşündü.

Yorgun bedeni gözlerini yavaşça kapatatak uykuya daldı.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin