Kırık Düşler

2 0 0
                                    

Andrew kalbi kırık şekilde Eiri'nin yanından ayrılmış, Eiri ise uçurumun kenarında; Andrew'in arkasından baka kalmış şekilde dizlerinin üstüne çökmüştü.

Hava kararıyordu, Xavier ve Méra da ufak bir çadır kurmuş, yanı başlarına ateş yakarak bir birlerine hikayeler anlatıyorlardı.

İkili muhabbet ederken, Andrew başı öne eğik, yüzü düşmüş şekilde yavaşça geliyordu.

Ateşin biraz uzağında duran bir taşa oturan Andrew çok sesizdi, kafasını kaldırıp etrafına dahi bakmıyordu.

Méra biraz onu izledikten sonra naif sesi ile:

" Andrew, aç mısın? Yemek hazırlamamı ister misin? "

Andrew sesini çıkartmadı, Méra hiç bir şey demeden ayağa kalkarak, çadırın içinden örtü benzeri bir şey alarak Andrew'in sırtına örttü.

Tekrardan çadıra dönerek içeriden tava, pişirmek için de paketlenmiş etlerden aldı.

Çadırın yanındaki çaydanlığı da alarak, az ileride bulunan akıntının yanına giderek, tava ve çaydanlığı yıkamaya başladı.

Xavier de yerinden kalkarak Andrew'in yanına geldi:

" Aslında, sana alıştım, burda olmaya alıştım Andrew.

Bir gündür falan burdayız, farkını ortaya koyuyorsun, yürüyen kütüphane gibisin, haha! Seni hâlâ kıskanıyorum. "

Andrew bir of çekerek :

" Alışmış olman buraya ait olduğun anlamına gelmez."

Xavier'in yüzü hâlen gülüyordu, bişe demeden yerine giderek ateşin başında oturmaya devam etti.

Aradan bir saat geçmişti, Méra ateşin üstüne yemeği koymuş, kaynamasını bekliyordu.

Andrew halen aynı şekilde duruyor, Xavier her zamanki gibi aptal şakalarını yapıyordu.

Andrew kafasını kaldırdı, gözleri hafif kısıldı, bunu gören Méra tedirgin olsa da, Andrew halen yerinden kalmamıştı.

İlk başta bir hayvanın saldırısı olduğunu düşünen Méra, Andrew'in sakin halini görünce neler olduğunu merak etmişti.

Bir kaç saniye sonra, Eiri de Andrew gibi başı eğik, soğuktan üşümüş şekilde kamp alanına geldi.

Méra ayağa kalkarak Eiri'nin yanına gelerek ona sarılmıştı:

" İyi olmana sevindim, gel biraz ısın"

Eiri de ateşin başına oturtan Méra, sesizlikten sıkılmıştı:

" Ee, Xavier sevdiğin biri falan var mı?"

Xavier elindeki eti şapur şupur yerken kafası ile "hayır" demişti.

Méra halen sıkılıyor, Andrew ve Eiri den ses çıkmıyor, Xavier ise eti yalayıp yutuyordu.

Xavier bir et daha alarak Eiri'ye uzattı, Eiri eli ile iteklese de Xavier ısrar edince biraz sinirlenmişti:

" Siktir git Xavier, burda olmanı bile istemiyorum. "

Xavier gülerek karşıladı, bu hareketi Eiri'nin sinirine gitmişti.

Xavier: " Haha! Hey Eiri hadi ama ben düşmanın değilim. Bak, Andrew ile birlikte oturuyoruz. Neşelen biraz ya!"

Son damlaydı, Eiri hızlıca ayağa kalkarak beklenmedik anda Xavier'in ağazına sağlam bir yumruk attı.

Yumruğun etkisi ile bir kaç metre ileriye uçan Xavier ayağa kalktı, bağırarak:

" Bu ne be?! Neden yumruk yedim şimdi?!"

Eiri Xavier'in üzerine yürürken birden kolundan birisi tuttu.

Kafasını çevirince kokunu tutan Andrew'i gördü, siniri dahada bozuldu.

" Otur yerine, onunla uğraşmak sana bir şey kazandırmaz" dedi Andrew.

Eiri kolunu tutan Andrew'i de savurarak geriye fırlattı, Xavier'in üstüne koşmaya başladı.

Yerde yatan Xavier'in üstüne çullanarak var güçü ile ona vurmaya başlamıştı.

Méra araya girerek Eiri'yi kolundan tutup geri fırlattı, Xavier dağılan ağazını tutarak ayağa kalkmıştı.

Eiri'nin elleri parlamaya, resmen geceyi gündüze çevirecek kadar parlamaya başlamıştı.

Andrew arkasından yaklaşarak, Eiri'nin diz kapağı boşluğa tekme attı, boynundan tutarak hızlıca etkisiz hale getirdi.

Debelenen Eiri bağırarak:

" HEPİNİZİ YOK EDERİM!! BIRAK LAN BENİ!!"

Andrew ne yapacağını bilmiyordu, Xan güçleri olandan onu fazla tutamazdı, çabuk düşünmeliydi.

Öyle de yaptı, Eiri'nin kolunu alttan kavrayarak bir çeşit boyun kilidine almıştı, derhal Eiri'nin kafısını yere bastırarak onu tam anlamıyla etkisiz hale getirmişti.

Eiri debelense de kurtulamıyor, gücünü kullanmaya çabalasa bununda işe yaramayacağını anlamıştı.

Andrew, Eiri'nin kulağına yaklaşarak:

" Yokluğunda Ailen oldum, yokluğumda ailem oldun.

Şimdi bu duruma düşmek bize yakıştımı ha? Sana yeni bir isim, yeni bir hayat verdim, karşılık olarak bana bunu mu veriyorsun?"

Eiri debelenmeyi keserek odaklandı, Andrew onu bırakarak biraz geri çekildi, kırgın kalbinden gelen sözleri, titrek duraklarından zor çıkarttı:

" Senden çok bir şey istemedim, altı üstü yanımda olmanı istedim, isterse başka bir erkeği sev, bu beni ilgilendirmez.

İnlarlar dışını beğenmediklerinin içini de merak etmezler Eiri, ben senin içini gördüm.

Saf, nazik, sevecen bir kızsın. Ne kadar hoş biri olduğunu bu güne kadar söyleyemedim, özür dilerim..

Belki hata bendedir, sana duygularımı söylemeden karşılık bekledim."

Eiri sesizdi, biraz şok olmuştu ama pür dikkat dinliyordu.

Andrew devam ederek:

" Ellerin, ellerimden kayıp giden yıldız oldu.

Gülünce ışık saçan gözlerin yaşla doldu.

Benden giderken, geride bıraktığın tüm renkler siyah oldu.

Gökler yıldızsız, ay ışıksız, sokaklar kimsesiz, bende sensiz kaldım.

Hata benimse şimdi öldür beni, ne bie gücüm ne de tâkatim var." dedi ve ellerini iki yana açarak sesizce beklemeye başladı.

Méra ve Xavier sesizce izliyor, Eiri ne diyeceğini, ne yapacağını bilmiyordu, ortam gerilmiş, tansiyon yükselmişti.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin