Bölüm 29

12K 656 199
                                    


It's breaking me that our time's running out

But I wish I could tell you that...

***


BÖLÜM 29:

HER YER KARANLIK

Her yer karanlık...

Çok derinden geldiği halde kulaklarımda çınlayan bu arabesk şarkı az ötemde oturan çocuğun kulaklığından ruhuma akıyordu. Kaderin bir cilvesiydi belki tam da şu an, tükenmiş bir halde tünediğim otobüsün arka koltuğunda bu çocuğa ve seçtiği şarkıya maruz kalmam. Herkes ve her şey benimle alay ediyordu.

Her yer karanlık...

Sahiden de ne kadar karanlıktı her yer. Camın ardından üzerime toplanan yağmur bulutlarını seyrederken içim daha da kapanmıştı. Gökyüzü bile bu gün bitsin diye uğraşıyordu sanki. Keşke bu öfkesini bir kasırga olarak Beliz'in üzerine kussaydı benim gibi aciz bir ruhla uğraşana kadar. Ama kabullenmiştim, hayat bana karşıydı. Ben güçlü durmaya çalıştıkça sanki ağır bir çekiçle kafama kafama vuruyor, azıcık yeşermiş umutlarımı anında toprağın dibine gömüyordu.

Her yer karanlık...

Arabesk çocuk bir anda ayaklanınca hayal aleminden gerçek hayata dönmüştüm. Benim de bu durakta inmem gerekiyordu. Ayaklarım sanki taş bağlamışlar gibi ağırlaşmış olsa da eninde sonunda o eve dönmek zorunda olduğumun farkındaydım. Üstelik yeniden çiselemeye başlayan yağmur az sonra Beliz'e ettiğim bedduanın başıma geleceğinin sinyallerini veriyordu.

Kollarımı iyice bedenimin etrafına sarıp kendimi soğuk ve ıslaktan korumaya çalıştım. Bugünden tek istediğim sıcak bir duşun ardından gelen uzun bir uykuydu artık. Belki bir de Meriç'in nerede ne yaptığını öğrenmek... ama ikinci temennimin sadece fazla iyimser bir paralel evrende gerçekleşeceğini bilecek kadar iyi tanımıştım Meriç'i.

Her yer karanlık...

Nihayet evin önüne geldiğimde şarkı hala aklımın bir köşesinde çalıyordu ve hava gerçekten kararmıştı. Hizmetçinin benim durumumda biri için tamamen gereksiz olan serenadıyla açtığı kapıdan gülümsemeye çalışarak geçip beyazlar içindeki eve adım attım. Salondan gelen piyano sesi kafamdaki arabesk ezgiyi anında silip Lale Hanım'ın evdeki varlığını gözüme sokmuştu. İçeri geçip ona selam vermekle hızla odama kaçmak arasında kaldığım kısa kararsızlığım hizmetçinin yönlendirmesiyle son buldu.

"Meriç Bey sizi çatı katında bekliyor İrem Hanım."

Donmuştum. Muhtemelen şoka girmekten sevinmeyi akıl edemeyen beynim uyuşmuştu. "Meriç mi?" deyiverdim acizce.

Hizmetçi kız hala nazikçe gülümsüyordu. "Evet efendim." dedi üzerime doğru bir hamle yapıp. "Çantanızı ben alabilirim."

"Sorun değil." dedim panikle uzaklaşıp. "Odama ben bırakırım."

"Meriç Bey direk yanına çıkmanızı rica etti." diye diretti hizmetçi kız. Onun bu ısrarcı tutumuna sinir olsam da kızın suratında yakaladığım çaresizlik ona acımama neden olmuştu. Sadece ona emredilen şeyi yapmaya çalışıyordu ve bu bir şekilde bana kendimi ona yakın hissettirmişti.

"Tamam." dedim pes ederek. Çantamı kıza uzatıp merdivenlere yönelmiştim. "Çıkalım bakalım çatı katına."

Çıkalım da görelim Meriç Bey bizi ayağına neden çağırıyormuş... diye ekledim içimden. Demek Meriç evdeydi. Güçlü kız havalarına girip bu duruma sevinmediği söylemek yalan olurdu, tüm gün onu yeniden göreceğim anı beklemiştim. Oysa şimdi Meriç'le yüz yüze gelmek dünyanın en zor şeyiymiş gibi hissettiriyordu. Sabah başlayıp da havada kalan konuyu mu noktalamak istiyordu? Tüm gün düşünüp benden ayrılmaya karar vermişti belki de. Bu haberi vermek için çatı katından daha iyi bir yer olamazdı zaten. Meraklı gözlerden uzak bir köşede her şeyi bitirecekti kesin. 

AYNALI SALONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin