Bölüm 49

10.7K 582 85
                                    




Size öyle uzun, öyle uzun bir bölüm yazdım ki kendim bile şaşkınım :)

Benim yazarken çok zevk aldığım bir bölüm oldu, umarım siz de seversiniz.

Keyifli okumalar

:)

***

Once upon a December...

***

BÖLÜM 49:

VALS

           

Rüzgar'dan...

Hayatımda verdiğim kararları en çok sorguladığım günlerden birindeydim. Üzerimdeki bu lüks smokinle, bu devasa malikanede, hayatımda ilk kez gördüğüm bu insanların arasında ne işim vardı? Onca zaman direndikten sonra fikrimi değiştiren tam olarak ne olmuştu? Hadi kendimi geçtim, bir başkasını- üstelik kararımın sonradan muhtemelen başıma çok büyük iş açacağını bile bile- nasıl bu oyuna dahil edebilmiştim?

Bilmiyordum.

Canhıraş düğün hazırlıklarını tamamlamaya çalışan görevlilerin arasından geçip gerisin geri bana ayrılan odaya doğru ilerledim. En başında neden bu güvenli sığınağı terk etmiştim ki zaten? Bu labirenti andıran koridorların arasında gezerek annemi bulmam neredeyse imkansızdı. Düşman sularında tamamen bir başımaydım.

Tabi İrem'i saymazsan... diye hatırlattı beynim hemen. Onun da bu intihar görevinde bana katılacağına hala inanamıyordum. Üstelik her fırsatta aklıma soktuğu fikirlerle beni şu an bulunduğum yere getiren kişi o olduğu halde...

Her şey tam olarak nasıl gelişmişti hatırlamıyorum. Meriç'le birbirimize girdiğimiz gündü sanırım. Onun benim ve İrem'in yüzüne baka baka Özge'yi öğrenci olarak kabul etmesi benim için bardağı taşıran son nokta olmuştu. Daha onları birlikte gördüğüm an gün bitmeden Meriç'le birbirimize gireceğimizi biliyordum. Daha sonrasında olanlarsa tamamen kendiliğinden gelişmişti. Onun tüm yüzsüzlüğüyle herkesin içinde bana ettiği laf savurduğum yumruktan fazlasını hak ediyordu ya, diğerleri araya girip en iyi arkadaşımı oracıkta öldürmemi engellemişti.

Pılımı pırtımı toplamış, öfke nöbeti içinde okuldan bir an önce uzaklaşmak için koşarak yürürken annem aramamış olsa şu an burada olur muydum bilmiyorum. Ama o sinirle annemin telefonuna cevap vermiş, bununla da kalmayıp düğüne geleceğimi söylemiştim.

Kime inat böyle bir karar vermiştim emin değilim, ama en değer verdiğim insanlardan birini, Meriç'i kaybetmek, annemin de hayatımdan tamamen çıkmak üzere olduğumu hatırlatmıştı bana sanırım. Ne söyleyeceğimi bile bilmediğim halde annemi görmek ve onla yüzleşmek için inanılmaz bir istek duymuştum o an. Maalesef şimdi, tam da o gün gelmişken, aynı büyük heyecanı duyduğumu kesinlikle söyleyemezdim.

Sıkıntıyla nefes verip pencerenin önüne geçtim ve dışarıda devam eden hazırlıkları izlemeye koyuldum. Üvey babamın muhteşem malikanesinde gerçekleşecek düğüne zorla getirilmiş bir ben olmalıydım. Her şey şimdiden öyle kusursuz görünüyordu ki böyle bir görsel şöleni kim kaçırmak isterdi emin değildim. Kutlama içeride yapılacağı halde bahçe bile itinayla süslenmiş, eve uzanan mermer basamaklar kırmızı halılarla kaplanmıştı. İşli vazolar, çiçekler, kurdeleler... Hangi iş adamları, hangi ünlüler, hangi önemli insanlar davetliydi düğüne de böylesine bir şaşaya ihtiyaç duyulmuştu kim bilir.

AYNALI SALONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin