Herkese merhaba :)
Neden bilmiyorum, ama bu ara bölümlerin uzunluğunu kontrol edemiyorum. Yine bir hayli uzun bir bölüm geliyor. Üstelik bir sürü de resim ekledim bu bölüme. Onları bulmak bölümü yazmaktan daha uzun sürdü sanırım :)))) O yüzden umarım beğenirsiniz.
Şimdiden keyifli okumalar.
***
Gelsin hayat bildiği gibi...
***
BÖLÜM 41:
KOKUŞMUŞ KÜRKÇÜ DÜKKANI
Rüzgar'dan...
Sigaramdan bir fırt daha alıp Memoji'ye uzattım. Yarışma için jöleleyip geriye taradığı saçlarını yıkadığı için şimdi onu görmeye alışık olduğum sevimli bukleleriyle karşımda duruyordu.
"Eline hiç yakışmıyor lan." dedim dürüstçe. "Neden içiyorsun ki?"
"Karışma bana." dedi içine sağlam bir nefes çekip. "Bugünü atlatabilmem için beynimin uyuşması lazım."
Haklıydı.
Yarışma bitmişti. Hem de olabilecek en kanlı şekilde... Savaştan bir şekilde sağ çıkmayı başarmış olsak da yaşananları ardımızda bırakıp evlerimize dönemediğimizden otelin karşısındaki kaldırıma çökmüş yelleniyorduk Memoji'yle. Dans ederken verdiğimiz fiziksel mücadeleden çok sonrasında içine düştüğümüz psikolojik kasırga bizi mahvetmişti. Gözümü kapadığımda hala kaosun sesini duyabiliyordum.
Her şey Tuğçe'nin saç bandını başından çıkarıp fırlatmasıyla başlamıştı sanırım. En azından ben öyle görmüştüm. Arkaya geçmemizle kostümünün üzerindeki püskülleri yolarak işi iyice abartan şımarık Barbie, bir yandan da çığlık çığlığa ağlayıp ortalığı birbirine katmıştı. Kürsüye çıkamadığı için duyduğu üzüntüyü ifade etmenin en sesli ve kendini beğenmiş şekliydi sanırım bu. Kuzey'in sözlerine rağmen Tuğçe'yi kimse sakinleştiremeyince Sergey yetişip kızı kolları altına alarak uzaklaştırmıştı.
Neyse ki aramızdaki tek drama kraliçesi o değildi. Tuğçe kadar sesli olmasa da Oya da öfkesini ağlayarak ifade etmeyi seçmişti. Memoji'nin döktüğü dillere ve tüm alttan almalarına rağmen ikinci olamadıkları için önce kendini sonra partnerini paralamıştı. Tüm bunları yaparken onunla konuşmaya ve destek olmaya çalışan İrem'e yaptığı terbiyesiz çıkış olmasa hareketleri bir nebze mazur görülebilirdi. Ama belli ki Oya da Tuğçe gibi başarısızlığı yüzünden hakkıyla onları geçen İrem'i suçlamayı daha kolay bulmuştu.
Bu gece sanırım en az İrem'in yerinde olmak isterdim. Elde ettiği zafere sevinmek bir yana, işittiği acımasız sözlerden sonra kaçıp gitmemesi bile mucizeydi. Meriç ona son darbeyi vurarak madalyayı suratına fırlattığında İrem'in ağlamak için bile enerjisinin kalmadığını fark etmiştim. Ayağının dibine düşen metal parçasını alıp parmakları arasına saklamış, sonra da hiçbir şey söylemeden koridorda kaybolmuştu. Nereye gitmişti, ne yapmıştı, bilmiyordum; ama bir yanımın onu düşünmeye ve onun için üzülmeye devam etmesine engel olamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNALI SALON
Romance**WATTYS 2020 YENİ YETİŞKİN KAZANANI** Yasak bir aşktan kaçan İrem'in yeni partneri Meriç sayesinde girdiği; birbirinden kusursuz dansçılarıyla ünlü dans okulunda yaşadığı inişli çıkışlı, heyecan, entrika, en çok da aşk ve tutku dolu hayatı... Çünk...