Bölüm 30

12.1K 641 136
                                    


The games we play are deadly, aren't they?

**

BÖLÜM 30: 

İŞ KAZASI


Rüzgar'dan...


"Elif'i çağır bence."

"Elif ne oğlum ya! Dans eden başka kız mı kalmadı..."

"E sen de kimseyi beğenmiyorsun, ben ne yapayım."

"Şöyle eli yüzü düzgün iki kelam laf edebileceğimiz birini söyledin de biz beğenmedik çünkü değil mi?"

Kuzey gözlerini devirince Oya'yla birbirimize bakıp gülümsedik. Büyük aynalının önündeki koltuklara kurulmuş, son on dakikadır Güney'in dans federasyonunun partisine davet edeceği kızı seçmeye çalışıyorduk ve önerdiğimiz tüm isimlerden sonra hala Güney'i tatmin eden birinde karar kılamamıştık.

"Şule diyorum başka da bir şey demiyorum." dedi Memoji yayıldığı koltukta iyice kaykılıp.

Hemen yanında oturmuş bir yandan davetli listesini yazan Oya yüzünü buruşturmuştu. "Şule kim ya?"

Sorusu ben dahil tüm erkeklerin suratında aptal bir sırıtışa yol açtı. "Ya hani yok mu..." dedi Güney ama nasıl açıklayacağını bulamamış olsa gerek devam edememişti.

"Hani şu son yarışmada beyaz kostüm giyen kız." diye tamamladı Kuzey. "Bağırsakları da dahil tüm iç organlarını görmemizi sağlayan ve kostümü yüzünden diskalifiye olan..."

Oya kimden bahsedildiğini anlayınca gözlerini devirdi. "İğrençsiniz hepiniz!"

"Kız dışavurumcu bir kişilikse biz ne yapalım ya?" dedi Güney gülerek.

Sözleri Oya'yı güldürmemişti. "Seni tek yazıyorum." dedi önündeki listeye eğilip. "Ne halin varsa gör!" Hemen sonra bakışları bana çevrildiğinde hazırlıksız yakalanmıştım. "Sen kiminle geliyorsun Rüzgar?"

Bunun tuzak bir soru olduğunun farkındaydım. Oya'yla aramızda geçen itiraf dolu samimi konuşmaya rağmen hala beğendiğimiz insanları birbirimizle tartışacak olgunlukta değildik.

"Ela." dedim ondan daha güvenli bir seçim yapamayacağımdan. Tercihimin Oya'yı rahatlattığını ismimi elindeki listeye yazarken yüzüne yerleşen ifadeden görebiliyordum.

"Ela gelmez öyle kutlamalara." dedi Güney başını telefondan kaldırmadan. "Bunun çok adaletsiz yada ayrıştırıcı yada hayvan haklarına karşı yada ne bileyim çok cinsiyetçi olduğunu falan düşünüyordur eminim."

Gülüşümü bastırıp kucağımdaki havluyu Güney'e fırlatsam da haklı olduğunun farkındaydım. Ela bir isyankardı ve her meselenin ardında daha derin bir anlam, karşı durulması gereken bir neden bulabiliyordu. Bir an onun yaşadığı hayatı düşününce bu tutumunda çok da haksız olmadığını kabul etmeden edemedim. Ama düşüncelerim o sırada kapıdan giren İrem'i görmemle dağılmıştı.

Onun okulda olduğunu bile fark etmemiştim, ama haline bakılırsa saatlerdir çalışıyor olmalıydı. Üzerindeki elbise sırılsıklam, yanakları pespembeydi. Başının tepesinde topuz yaptığı saçları çoktan bağından kurtulup yüzünün etrafında dağılmıştı. Bir fişek gibi önümüzden salona doğru geçerken sanki orada olduğumuzu bile fark etmeyecek kadar dalgındı.

AYNALI SALONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin