Güzel geceler :)
Evet hala uyanığım, çünkü size bölüm yüklüyorum, çünkü bütün hafta sonu çalışmam lazım ve başka bölüm yazamayacağım korkarım. Ama bu sonraki haftaya kadar idare eder sanırım :D
Keyifli okumalar, öpücükler
***
But still I find you there... Next to me...
***
BÖLÜM 68:
BİRAZ CESARET
Rüzgar neredeyse tüm poşetleri sırtlanmış az ötemde yürürken ben derin derin nefes alıyordum. Temiz ve soğuk havaya çıkmak bedenimdeki uyuşukluğu anında süpürmüş, bugün tam performans çalışan beynimin panik sinyalleri saçmasını ise durduramamıştı. Otoparka yöneldiğimizde otobüslerde sürünmeyeceğimiz için sevinsem de içten içe birkaç metre kare alan içinde nasıl hayatta kalacağımı düşünüyordum.
Rüzgar ilk kez gördüğüm siyah bir arabanın önünde durduğunda "Ne yapıyorsun?" diye sordum. Oysa o bana cevap verene kadar bagajı açmıştı bile. "Carmen'e ne oldu?"
"Bu... yeni." dedi Rüzgar sıkılarak. "Annemden... Bana bir hediye almak istemiş. Dün eve döndüğümde kapının önümdeydi. Bugün anneme geri götürecektim aslında, o yüzden bununla geldim okula."
"Bunu yapma!" dedim hemen. "Annen senin için bir şey almak istemiş işte. Neden geri vermek istiyorsun ki?"
Rüzgar poşetleri bagaja yüklemeyi bitirince tüm bezginliğiyle bana baktı. "Bu tartışmayı şu an yapmasak. Gerçekten araba pek umurumda değil." Suçlu bir çocuk gibi dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım. "Geç hadi."
O şoför koltuğuna yerleşirken ben de öne, onun hemen yanına oturup kemerimi takmıştım. Arabanın içi gıcır gıcır, kokusu yepyeniydi. Dikkatimi bu tip ayrıntılara verip yol boyunca normal davranmaya devam edebilirdim belki. Fakat hareket etmemizle işlerin umduğum kadar kolay olmayacağını fark etmem bir olmuştu. Havadan sudan konuşmak istiyor, ama en sıradan kelimeleri bile bulamıyordum bugün. Olabildiğince Rüzgar'a bakmamaya çalışsam da gözlerimin bir türlü bana itaat etmemesi biyolojik bir hataydı şüphesiz.
"Müzik açabilir miyim?" dedim bir an panikle. Sesim gereğinden fazla heyecanlı çıkmış olsa gerek Rüzgar meraklı bir tebessümle bana bakmıştı.
"Tabi..." dedi orta konsoldaki düğmelere uzanıp. "Kendin keşfetmen lazım ama... ne nerden açılıyor hiçbir fikrim yok."
Bana iş olsun da... diye düşündüm keyifle. Önümdeki bu zorluk yol boyunca kendi iç sesimle mücadele etmekten kurtaracaktı beni en azından. Böylece küçük bir çocuk gibi kurcalamaya başladım karşımdaki karmaşık konsolu. On dakika içinde arabanın elektronik sistemine verdiğim zararı umursamadan dokunmatik ekrandaki her köşeye itinayla dokunmuştum neredeyse. Mantıklı bir radyo kanalı bulma çabam cızırtılar ve hışırtılarla kesilmese amacıma ulaştığımı bile söyleyebilirdim. Ama bir yanlışlık vardı.
"Dur şuradan frekansı değiştireceksin." dedi o ana kadar bana sabreden Rüzgar sonunda. Parmağını öne uzatmasıyla istemeden benimkine dokunmuş, tüm bedenim anında elektriklenmişti. Elimi alev almış gibi hızla geri kaçırdığımda hayretle yüzüme baktı Rüzgar.
"Sen yap, ben bozacağım yoksa." diye uydurdum gülümsemeye çalışarak. Halbuki tek düşünebildiğim bu temasla zihnime hücum eden görüntülerden kurtulmaktı. Muhtemelen Rüzgar kafasında bende ne gariplik olduğunu sorguluyordu şu an. Yine de sonunda bir müzik kanalında durduğunda bir şey dememiş, dikkatini yeniden yola vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNALI SALON
Romance**WATTYS 2020 YENİ YETİŞKİN KAZANANI** Yasak bir aşktan kaçan İrem'in yeni partneri Meriç sayesinde girdiği; birbirinden kusursuz dansçılarıyla ünlü dans okulunda yaşadığı inişli çıkışlı, heyecan, entrika, en çok da aşk ve tutku dolu hayatı... Çünk...