Bölüm 46

10.7K 561 108
                                    

Herkese musmutlu yıllar :))

Umarım hepimizin hayallerinin gerçekleştiği şahane bir yıl olur 2019. Yeni yıl hediyesi olsun diye bölümü hızlıca yüklemek istedim. Uçakta telefonda yazdığım için aralarda yazım hataları olduysa affola.

Herkese keyifli okumalar :)

***

In the end...

***

BÖLÜM 46:
ENAYİ

Rüzgar'dan...

"Çüş!"

İşte yarım saat boyunca okulun önünde süregelen bekleyişimizin sonunda nihayet kızlar aramıza teşrif ettiklerinde Güney'in verdiği tepki buydu. Çüş...

Harbiden de çüş... diye düşündüm. Biz o sabah evden çıkarken ne giymişsek aynılarını üzerimize geçirip takriben on dakika içinde kapıda hazır olmuşken, kızlar yeni kıyafetleri, yapılı saçları ve tazelenmiş makyajlarıyla antrenmana hiç uğramamış gibi görünüyorlardı şu an.

"Arka kapıdan kaçıp kuaföre falan mı gittiniz kuzum siz?" dedi Memoji tek tek hepsini süzerek. İltifat etmeye çalışmıyor olsa da sözleri kızları gülümsetmişti.

En öndeki Oya bilmiş bir tebessümle "Bir kadının çantası her an her duruma hazırlıklı olmalı kuzum." dedi Memoji'ye üstten bakarak.

Kendi cipi hurdaya çıktığından o gün annesinin Mercedes'iyle okula gelmiş olan Meriç yaslandığı kaportadan hayranlıkla İrem'i izliyordu. Yüzündeki aptal sırıtışa bakılırsa gördüğü şey gerçekten hoşuna gitmişti. "Ben çok okeyim valla bu duruma." dedi Oya'ya göz kırpıp. Şu yaşına kadar başına ne geldiyse güzel kadınlara olan zaafından kaynaklanması rastlantı değildi korkarım.

"Hadi o zaman, herkes geldiyse arabalara..."

"Kim benimle geliyor?" diye sordu şimdiden bizden sıkılmış gibi görünen Tuğçe. Yalaka Beliz'in eli anında havaya kalkmıştı elbette. Onu ikizler takip edince biz geriye kalanlar doğal olarak Meriç'in arabasına doğru hareketlendik. Ela her zamanki gibi işe yetişmek için koşturarak okuldan ayrıldığından arabalara rahatça sığacaktık.

"Öne sen geç." dedi İrem doğrudan arka kapıya yönelip. Benim itiraz etmeme kalmadan sürüne sürüne orta koltuğa yerleşmiş, antrenman çantasını da kucaklamıştı.

"Çok açım ya..." dedi Memo İrem'in yanına oturduğunda. "Gitmeden bir Nimet'e mi uğrasak, ha?"

Meriç dikiz aynasından ona güldü. "Amma obezsin oğlum ya. Yersin mekanda bir şeyler. Dayan bir on beş yirmi dakika."

"Obez değilim, metabolizmam hızlı abi. Yakıyorum, ne yapayım!"

"Allah'ım şu metabolizmanın onda birini şu zavallı kuluna da verseydin ya..." diye söylendi Oya İrem'in diğer yanından.

Hepimiz güldük. Meriç'in keyfi öyle yerindeydi ki yola çıkmadan önce güzel bir müzik ayarlayıp sesi sonuna kadar açmış, sonra da gazı dibine kadar köklemişti. O sabah okula geldiği andan beri onu gözlemliyordum ve arkadaşımın içindeki abartılı heyecanı da, yer yer aşırıya kaçan neşesini de fark etmiştim. İki hafta boyunca onu sık sık evde ziyaret ettiğimden bu ruh halinin salona dönmesiyle doğrudan ilişkili olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdim. Meriç'in dansa duyduğu tutku yaşama sevincine eşti resmen. Korkarım onunla ilgili beni tedirgin eden ve devamlı tetikte durmaya iten de bu saplantı derecesindeki aşktı. Azrail'i bir kez yenmiş ve tedaviye yeniden başlayarak hayata ikinci bir şans vermiş olmasına rağmen Meriç hala gerçekle hayal arasında bir sınırdaydı benim için. Ve dans onu bu sınırın ötesine en kolay itebilecek delilikti.

AYNALI SALONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin