Herkese merhaba,
Bu bölüm öncesi hepinize bir sorum var. Sizce kitap kapağını değiştirmenin vakti geldi mi?
Cevabınız evetse, önerisi olan var mı? Gelen yorumlara göre değişiklik yapıcam :D
Şimdilik keyifli okumalar :)
***
Leave while I'm not looking...
***
BÖLÜM 43:
ŞİMDİ GİDERSEN
Stresle başa çıkmakta oldum olası sorun yaşamış biri olarak, uykularımın ruh halime göre farklı haller alabildiğini yıllar içinde öğrenmiştim. En son ne zaman yaşadığımı hatırlamasam da en güzeli dertsiz tasasız uzun saatler süren, hatta hafta sonuna uzayan derin uykulardı şüphesiz. Rüya bile görmezdim böyle uykularda. Bebek gibi mışıl mışıl uyur, uyandığımda farklı bir insan gibi gözlerimi dünyaya açardım.
Bu kadar mükemmel hissettirmese de normal sayılabilecek herhangi bir günün, sorunsuz biten gecesinde altı, yedi saatlik bir uyku da genelde bana yeterdi. Daha stresli günlerde beş hatta dört saate indiğim oluyor, bu kısa uykulara birbirinden yaratıcı karanlık rüyalar eşlik ediyordu. Hayatımın son dönemine damgasını vuran sonlar ise daha çok bol düşünme ve kafada kurma gerektiren; en nihayetinde de iki, üç saatlik kabus dolu bir savaştan öteye gitmeyen uykulardı.
Ve bir de dün gece vardı. Şu ana kadar deneyimlediğim hiçbir sınıfa girmeyen, gözlerimi açtığım andan beri hala kafamı karıştıran, bu değişik his... Bir ya da iki saat uyumuştum muhtemelen. Yine de dinlenmiş, hatta yeni bir başlangıca uyanmış gibi tazelenmiş hissediyordum. Önceki gece Rüzgar beni kendi halime bırakıp gitmiş olsa işler farklı olur muydu bilmiyordum. Ama o kalmayı seçmişti ve ben hala buna minnettardım.
Özetle dünü şöyle tarif edebilirdim: korkunç bir gün için beklenmedik derecede huzurlu bir son... Rüzgar'la İkimizin de itinayla kaçındığı konulara değinmeden yaptığımız sohbet bir süre sonra o gün yaşananları geride bıraktığımız hoş bir muhabbete dönmüştü. Sabaha karşı salon iyice soğuduğu halde ikimiz de bu durumdan şikayetçi değil gibiydik. Yağmur sesi, şarap ve bayat cips eşliğinde konuşurken Rüzgar'ı aslında ne kadar az tanıdığımı, hatta yanlış tanıdığımı fark etmiştim.
Yaptığımız kötü başlangıca ve o zamanlar bana karşı olan tavrına rağmen zaman içinde onun iyi biri olduğunu zaten öğrenmiştim. Ama Rüzgar'da bundan daha fazlası vardı. Babasına duyduğu sevgiyi ve hayranlığı şu ana kadar bu kadar net fark edememiştim mesela. Sonra Ela geliyordu. Nerdeyse kardeşinden bahseder gibi anlatıyordu Rüzgar onla ilgili şeyleri. Ela'nın ismi geçtiğinde bile gözlerine yerleşen hüznün duyduğu çaresizlikten kaynaklandığını anlamıştım. Herkesten çok belki partnerine yardım etmek istiyordu Rüzgar ve anlatmadığı bir nedenden eli kolu bağlıydı.
Konu asla Rüzgar'ın annesine gelmemiş ya da Meriç'e uzanmamıştı. Şarabın son damlalarını kafaya diktikten birkaç saat sonra farkında olmadan uykuya daldığımda bile gülümsüyor olmam bundandı sanırım. Normal birer insan gibi, normal şeylerden bahsederek, olabilecek en anormal yerde, normal bir gece geçirmiştik. Sanırım bu yüzden sabah güneşi gözümü alıp beni uyandırdığında başım ağrımıyor, aksine dingin ve huzurlu hissediyordum.
Koltuğun diğer ucuna kıvrılmış telefonuyla oynayan Rüzgar hiç uyumuş muydu bilmiyordum; ama onun da geceden kalma durmadığını söyleyebilirdim. Hatta dağılmış saçları ve mahmur gözleriyle henüz yataktan kalkmış havası bile vardı. Uyurken benim üstüme örttüğü montunu ona geri uzatıp gülümsedim. "Dondun muhtemelen değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNALI SALON
Romance**WATTYS 2020 YENİ YETİŞKİN KAZANANI** Yasak bir aşktan kaçan İrem'in yeni partneri Meriç sayesinde girdiği; birbirinden kusursuz dansçılarıyla ünlü dans okulunda yaşadığı inişli çıkışlı, heyecan, entrika, en çok da aşk ve tutku dolu hayatı... Çünk...