Merhaba Ayna'lının süpper okuyucuları,
Size kapkaranlık bir bölümle geldim. İnceldiği yerden kopmasının zamanı gelmişti. Bu bölüm İrem'e ve Rüzgar'a dönüyoruz. Öyleyse, ben çekiliyorum, sizi kopacak fırtınanın tam ortasına bırakıyorum.
Keyifli okumalar
E.Ç.
***
Time has come as we all go down
Yeah but for the fall,
Do you dare to look him right in the eyes?***
BÖLÜM: + 37
KIRILMA
"Kağıtlarını görmek isteyenler beni bulsun gün içinde."
Koca bir saatten aklımda kalan tek cümle buydu. Tüm amfi aynı anda ayaklanıp çıkışa doğru hareketlenmese dersin bittiğini anlamayacaktım bile neredeyse. Doksan dakikayı çoğunlukla önümdeki kağıdı karalayarak, aralarda telefonumu kurcalayarak ve en kötüsü bolca düşünerek geçirmiştim. Kötü bir öğrenci sayılmazdım, ama şu ara çan eğrisinin üzerinde aldığım her not kabulümdü. Hayatımda çözemediğim bunca problem varken sınav sonuçlarına odaklanmam yakın gelecekte pek mümkün görünmüyordu zaten.
Eşyalarımı toplayıp dışarı akan kalabalığın peşine takıldım ben de. Rüzgar'ın bugün dersi olmadığını ve doğrudan salona gideceğini bildiğimden kampüste vakit geçirmemi sağlayacak hiçbir cazip neden yoktu. Hala gireceğim bir dersim ve o derse kadar harcamam gereken bir iki saatim olduğu gerçeği dışında tabi... En azından adam gibi bir kahvaltı yapabilirdim bu arada. Gerçi midem hala önceki gün yediklerimle doluydu ya...
Gösteri sonrası Rüzgarlarda kalmış, tüm pazar günümü onların bahçesinde Cüneyt babanın verdiği mangal ziyafetiyle geçirmiştim. Ne de güzel bir buluşmaydı bu; Ela, Rüzgar, ben, limonata gibi bir hava, Cüneyt babanın hikayeleri... ve ne garip hissetmiştim kendimi tüm gün boyunca. Havadaki doğal olmayan gerginliği fark eden bir ben değildim elbette, benim gibi Cüneyt baba da insan üstü bir efor sarf etmişti her şeyin eski, sıradan günlerimizdeki gibi mutlu devam edebilmesi için. Ama ne o ne de ben aramıza giren soğukluğu ısıtmayı başarabilmiştik.
Hala yanımdaydı sevgilim belki. Uzun süre sonra ilk kez bizimleydi Ela. Buna rağmen akşam eve döndüğümde koca bir yalnızlık çökmüştü ruhuma. Ela'nın durgunluğunu babasına, Rüzgar'ınkiniyse arkadaşı için duyduğu üzüntüye bağlamayı denediysem de zihnimde yanlış bir şeyler olduğunu fısıldayan ses gece boyu rahat bırakmamıştı beni. Şu ana kadar konuyu büyütmemeye çabalamıştım, ama gerçeklerle yüzleşme vaktinin geldiğini biliyordum. Rüzgar dünyanın yarıldığını ve insanlığı kurtarması gerektiğini söylese de bu akşam benimle konuşmaktan kaçamayacaktı. Ona ne olduğunu, bize ne olduğunu öğrenmeden yastığa başımı koymuyordum bir gece daha! Nokta!
Bu düşüncenin midemde yarattığı huzursuz kıpırtı yemek yerine kahveyle idare etmem için bir uyarı gibiydi. Ben de bölümlerin arasından hedefime doğru ilerledim ağır ağır. Benim karamsarlığımın aksine baharı tüm neşesiyle kutlayan kampüs yeşermiş, ağaçlar çiçek açmıştı. El ele dolaşan çiftler, gülüşen arkadaşlar, çimlere uzanmış öğrenciler... Etrafımdaki her şey dahil olamadığım huzurlu, paralel bir evrende yaşanıyor gibiydi. Görüyor, ama perdeyi aralayıp o güzel dünyaya adım atamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNALI SALON
Romance**WATTYS 2020 YENİ YETİŞKİN KAZANANI** Yasak bir aşktan kaçan İrem'in yeni partneri Meriç sayesinde girdiği; birbirinden kusursuz dansçılarıyla ünlü dans okulunda yaşadığı inişli çıkışlı, heyecan, entrika, en çok da aşk ve tutku dolu hayatı... Çünk...