Bölüm +32

4.6K 344 36
                                    

Selam Aynalı okurları,

Denizin ortasından yazıyorum bu hafta size. Bulabildiğim limitli interneti de Aynalı yüklemek için kullandım ki sizi bekletmeyeyim:) Yine pek uzun bölüm oldu hem de. Yalnız baya bir acı çektim resimleri falan yüklemek için, o yüzden yorumlarınızı beğenilerinizi bekliyorum:))

Bu bölüm Caner'e ara verip Rüzgar'a dönüyoruz yeniden. Meriç geri geldiği için bana kızanlardan şimdiden özür :*

Hadi keyifli okumalar :)

E.Ç.

***

Tonight's the night that we begin the end...

***

BÖLÜM: +32

DENİZE AT

Rüzgar'dan

Arabaya binmeden önce, arabadan indikten sonra...

Dikildiğim yerde milim oynamadan bunu düşünüyordum siyah Vito'nun giderek uzaklaşmasını izlerken. Sonunda köşeyi dönüp beni gecenin karanlığında, villaların ortasında bir başıma bıraktığında bile hemen hareket edememiştim. Arada geçen zamanı, yolculuk ettiğim o paralel evreni, o evrende yaşadığım akıl almaz olayları anlamlandırmaya çabalıyordu beynim. O arabaya binerken içine saplandığım hayal aleminin içinde yüzüyordum sanki hala. Ve artık bir enkazdan farksızdım.

Ayaklarımı sürüye sürüye hala park ettiğim yerde duran arabama yürürken bile aynı görüntüler oynuyordu gözlerim önünde. Lale Hanım'ın beyaz köşkü ya da ağaçlarla kaplı bu sokak yoktu etrafımda da yeniden Karadeniz'in o coşkulu sularıyla çevrelenmiştim sanki. Denizi burnuma getiren rüzgar kanın metalik kokusunu da taşıyordu. Ellerimde kurumuş pıhtılar gözümün önünden gitmeyen o kapkara gözlerin de çevresini sarmıştı. Baktığım her köşede, başımı çevirdiğim her gölgede Meriç'le karşılaşıyordum. Tekrar ve tekrar...

Direksiyona geçsem de hemen konağı çalıştıramam bundandı. Görüntüyü bulanıklaştıran göz yaşlarına zihnimi karıştıran görüntüler eklenmiş, gerçekle hayali ayırt etmeyi iyice imkansız hale getirmişti. Ağlamaktan vazgeçmiştim sonunda ama hıçkırıkların hala boğazımı yaktığını hissedebiliyordum. Ölen birinin ardından kaç gün göz yaşı dökebilirdi bir insan? Peki kendi elleriyle canlı canlı toprağa gömdüğü kardeşinin ardından?

Başımı direksiyona gömüp tüm düşüncelerden kaçmak isterce gözlerimi yumdum. Oysa karanlık yeni sorular ve daha büyük problemlerle kucaklamıştı beni. Bugünün anıları geçmişin kabuslarına karışıyordu. O gece, okuldaki o buluşma, o yangın...

"İrem!" dedim bir anda kafamı kaldırıp.

Yaşadıklarımın ağırlığıyla idrak edemediğim gerçek tam şu an yüzüme çarpmıştı. Saat akşam dokuza geliyordu neredeyse ve onca saattir telefonum yanımda değildi. Kimseyi arayıp haber vermeden bir anda ortalıktan kaybolmuştum. İrem'in yaşadığı şaşkınlığı ve korkuyu ancak tahmin edebilirdim. Koltuğun üstünde ters duran telefonuma uzandım panikle, ama yokluğumda o da çalışmaktan vazgeçmiş gibiydi.

Sinirle motoru çalıştırıp aleti şarja taktım ve açılana kadar sabırsızca bacağımı salladım. Sonunda ekran aydınlandığında mesajlar da ardı ardına düşmeye başlamıştı. Beş cevapsız diye düşündüm kaygıyla. Yirmiye yakın da mesaj vardı İrem'den gelen. Sabah karşılıksız bıraktığım sorularının üstüne bir sürü yenileri eklenmişti. Hızlıca yazdıklarını okuyup kaçırdığım saatlerde neler olduğunu anlamaya çalıştım, ama İrem özellikle son mesajlarını alelacele, kısaltmalarla yazmıştı. İki kez okumama rağmen sonunda tek öğrenebildiğim İrem'in okulda Caner'le karşılaştığı, Demir'in nerede olduğunu öğrendikleri ve birlikte Beren'i bulmaya gittikleriydi. Caner'i yalnız bırakmak istememişti İrem ve benim de onlara katılmam için konum atacağından bahsediyordu. Ama o konum henüz gelmemişti.

AYNALI SALONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin