**WATTYS 2020 YENİ YETİŞKİN KAZANANI**
Yasak bir aşktan kaçan İrem'in yeni partneri Meriç sayesinde girdiği; birbirinden kusursuz dansçılarıyla ünlü dans okulunda yaşadığı inişli çıkışlı, heyecan, entrika, en çok da aşk ve tutku dolu hayatı...
Çünk...
Bi-ti-ri-yo-ruz! Sadece birkaç bölüm kaldı sona. O yüzden "bomba" gibi bir bölüm olmak zorundaydı, elimden geleni yaptım ;) Tek solukta okuyacağınızı düşüyorum. Nefesler tutulduysa... ben susuyorum. Sizi bölümle baş başa bırakıyorum.
Hadi keyifli okumalar!
E.Ç.
***
So come in my cave, and I'll burn your hearts away
***
BÖLÜM: +47
BUM
Beren'den
"Al, iç biraz."
Başımı sudan kaldırıp burnumun dibindeki bardağa baktım. Onu tutan ele, oradan kola, en son da yüze kaymıştı bakışlarım. Tuğçe'nin kaygılı suratı hemen önümdeydi.
"İç hadi!" diye üsteledi benim tepkisiz kaldığımı görünce. Ondan böyle bir yardımı hak edebildiğime göre gerçekten berbat görünüyor olmalıydım. Ama sonra düşününce, Tuğçe bir bardak su vermekten çok daha büyük bir destek vermişti bana. Son bir haftadır planladığımız operasyonun beyni, kalbi, her şeyi olmuş; iş gerçekten savaşmaya geldiğindeyse bir komutan gibi mücadele etmişti. Dakikalar önce estirdiği terör hala kulaklarımda çınlıyordu. Bugün Demir'e yetişmeyi başarabildiysek bu kesinlikle onun sayesindeydi ve ben sonsuza dek ona minnettar kalacaktım.
"Teşekkürler." dedim bardağı alıp. Su, kupkuru kalmış boğazımdan geçerken canım yanmıştı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hemen yanımda teknenin korkuluğuna yaslanıp bakışlarını hızla yaklaştığımız iskeleye dikti Tuğçe. Rüzgar altın saçlarını bir pelerin gibi uçururken yüzündeki korkusuz ifadeyle bir çizgi roman kahramanını andırıyordu. Bir kez daha "Teşekkürler." dediğimde bu defa sudan bahsetmediğimi bildiğinden yüzüme bakmıştı. "Yaptığın her şey için..." diye ekledim yine de. "Bugün... ve öncesi... Her şey..."
Yüzünü buruşturduğu için devam edemedim. "Yapma!" diye uyardı. "Seni asi bir ergen gibi davranırken daha çok seviyorum."
Kıkırdadım. Tuğçe de gülmüştü. Ama ikimizin de yüzü neşeli olmaktan bir hayli uzaktı. Yeniden denize döndü bakışlarımız. Uçsuz bucaksız mavi, tuzlu meltem, motorun altında kabaran köpükler... Bu sakinlik aldatıcıydı biliyordum, yine de içinden geçtiğimiz fırtınanın ardından ve hızla yol aldığımız asıl kıyametin öncesinde, kısa bir süreliğine de olsa sadece durabilmek iyi hissettirmişti. Sanırım Tuğçe de benim gibi bu sınırlı dakikaların tadını çıkarmak istediğinden böyle sessizdi. Az önce karanlık bir sis gibi etrafımızı kuşatmış korumalar da mürettebat da ortalıktan kaybolmuş, biz iki kızı kendi hayal alemlerinde bir başına bırakmışlardı. Neyse ki...