Bölüm 52

10.2K 610 134
                                    




Veeee iki gün geçmeden yeni bölüm geliyorduu!!!

Önceki bölümün tadı hala damağınızdayken konuya kaldığı yerden hızla devam etmek istedim.

Üstelik pek uzun, pek de güzel oldu bence :)

Umarım keyifle okursunuz.

Öpücük

***

So who is gonna save us now...

***

BÖLÜM 52:

SON SÖZ

                    

Gözlerimi araladım. Sadece bir iki saat sonra beni bir kez daha gerçek dünyaya uyandıran tam olarak neydi bilmiyorum. Çürüklerle dolu bedenimin dört bir yanından yayılan sızı olabilirdi mesela. Ya da en az fiziksel acı kadar canımı yakan düşüncelerim... Belki de bir karar vermem ve harekete geçmem için sabırsızlanan evrenin oyunuydu bu. Bilmiyordum.

Başımı güneşe uzanmak isteyen bir çiçek gibi pencereye doğru çevirdiğimde alnımdan yayılan zonklama önceki gecenin tüm anılarını bir kez daha gözlerim önüne getirmişti. Halbuki nasıl da pırıl pırıl, umut dolu bir ışık süzülüyordu şu an odaya. Bu illüzyona kanıp mutlu bile olabilirdi insan. O sıra cıvıl cıvıl yeni günü karşılayan kuşlar bu sahte bahara kanmış gibiydi. Oysa ben biliyordum, daha kış gerçek yüzünü göstermemişti bile.

Ağır ağır yataktan kalkıp camın önüne geldim. Gözlerimin önünde duran, sadece bir sefer geldiğim küçük bahçe bambaşka anıları zihnime getirmişti şimdi. O zamanlar tek derdim yeni bir hayata uyum sağlamak ve insanlara kendimi kabul ettirmekti. Bu bahçede düzenlenen geleneksel mangal partisine davet edilmenin verdiği mutluluğu hala kalbimin ücra bir köşesinde hissedebiliyordum. Şimdilerde o mutluluğun yerini koca, karanlık bir boşluk almışken hem de...

Bir an temiz havaya çıkmak için duyduğum inanılmaz arzuyla pencereden uzaklaştım. Dolapta gördüğüm, muhtemelen Ela'ya ait eski Converse'i ayağıma geçirmem sargılı ellerimle umduğumdan uzun sürse de sonunda başarmış, hırkayı da üstüme geçirip odadan çıkmıştım. Neyse ki ayakkabılar sadece bir numara büyüktü.

Benim aksime tüm ev uykudaymış gibi sessizdi şu an. Ağır ağır banyoya doğru ilerlerken önünden geçtiğim kapalı kapılardan birinin ardında Rüzgar, diğerinde de Cüneyt Bey olmalıydı. Benim yüzümden yaşadıkları korkunç gecenin ardından tüm gün odalarından çıkmasalar şaşmazdım doğrusu. Onları uyandırmamak için ekstra dikkat ederek parmak ucunda koridorda yürüdüm ve kendimi tuvalete kapadım.

Plastik eldivenle mücadele ederek geçen on dakikanın sonunda banyoda işimi zar zor halletmiş, nihayet bahçeye ulaşmak için merdivene yönelmiştim ki alt kattan gelen tıkırtılar kulağıma ulaştı. Ağır ağır basamakları inerken az sonra evin hangi erkeğiyle karşılaşacağımı bilmediğimden bir an için odama dönmekle yola devam etmek arasında kalmıştım. Yine de temiz havaya ulaşma iç güdüm ağır basınca ilerlemeyi sürdürdüm.

"İrem..." dedi sıcacık bir ses daha ben alt kata adım atar atmaz. Mutfak tezgahında kahvaltı hazırlığı yapan Cüneyt Bey omzunun üstünden bana dönüp gülümsemişti. "Günaydın. Rahat uyuyabildin mi?"

"Evet, çok teşekkürler." dedim ona doğru ilerleyip. Sesim gece biri tellerimi koparmış gibi çatallı çıkmıştı. 

"Kahve içer misin? Taze demlendi."

AYNALI SALONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin