Bölüm 14

15.2K 808 75
                                    


Addicted to you...

**

BÖLÜM 14:

ATEŞKES

Uyuyamıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Uyuyamıyordum.

Nokta.

Kuzuları, koyunları, küçük ve büyükbaş hayvanların tamamını denemiş, bir arpa boyu yol alamadığımdan sayı saymaktan daha yaratıcı yollar aramaya başlamıştım. Klasik müzik ilk tercihim olsa da tam bir hayal kırıklığıydı. Kitaplar fazla dikkat gerektiriyordu. Sıcak süt, sıcak bir duş, yumuşak yastıklar, pofuduk çoraplar... Ne yaparsam yapayım, hangi yolu denersem deneyeyim her gece bir öncekinden daha zor uykuya dalıyor, saatlerce tavanı izleyerek geçen dakikaların ardından azıcık da olsa uyusam kendimi şanslı sayıyor, ama gözlerimin sabahın ilk ışıklarıyla açılmasına engel olamıyordum.

Önceki gece yastığa başımı koyduğumda günlerdir perişan olmuş bedenimin en azından yorgunluktan rüyalara teslim olacağını ummuştum. Oysa pencerenin ardından görünen pembe gökyüzüne bakılacak olursa Cuma sabahı henüz başlamamıştı bile. İstanbul üzerini kaplayan sis bulutuna bir yorgan gibi sarınmış, huzurun ve sükunetin keyfini çıkartır gibiydi o an. Ev sessiz, kalbimse gümbür gümbürdü. Ne yapacağımı bilmediğim duygularımla bir kez daha yatağımın ortasında oturmuş aniden üzerime inecek ilahi bir ışık bekliyordum. Ne yazık ki son beş gündür o ışık bir defa bile uğramamıştı bana.

Beş koca gün diye düşündüm dudağımı ısırıp. Alev'in beni dahil etmediği gösteri çalışmalarına başlamasının, Oya'yla o bara gitmemizin ve Meriç'in gece kaçamaklarını bırakmasının üzerinden tam da bu kadar geçmişti.

Hala inanmakta zorluk çeksem de Meriç o kızıl şırfıntıyı barın önünde terk ettiği geceden beri ortadan kaybolmamıştı. Sabahları büyük zamanını salonda antrenman yaparak ya da annesinin okulunda ders vererek geçiriyor, akşamları ise evde takılıyordu. Ben mi? Ben de onunla birlikte çatı katında vakit geçirmeyi neredeyse alışkanlık haline getirmiştim. Koltuğun iki farklı köşesinde onunla kitap okumak da güzeldi, tartışarak diziden dizeye geçmek de, Playstation'la vakit öldürmek de...

Tüm bunlar olurken Meriç'in her zamanki vurdum duymaz, eğlenceli havasından bir gram eksilmemiş de olsa onda bir farklılık olduğuna yemin edebilirdim. Belki sadece hayal görüyordum. Ben bile daha ne düşüneceğimden emin değilken yanlış ipuçlarından olmayacak çıkarımlar yapıyordum belki de. Ama Meriç farklı bakıyor, farklı dokunuyordu işte. O ukala ifadesi gözleri bana her kaydığında yumuşuyor, parmakları yüzüme her uzandığında tenimi bırakmamak için oyalanıyordu. Tüm bunları da uyduruyorsam gerçekten kafayı yemiş olmalıydım.

Beynimin yine bir düşünceden diğerine savrulduğu sonuçsuz bir kavgaya tutulduğumu fark ettiğimde sıkıntıyla ofladım ve örtüyü sinirle üzerimden savurup kalktım. Ne kadar zorlasam da yeniden uykuya dalamayacağımı bildiğimden oyalanmanın anlamı yoktu. Önceki günlerdeki gibi erkenden antrenmana gidip ortalıkta kimsecikler yokken çalışmak, öğleden sonra da kampüse geçip bir türlü konsantre olamadığım derslerime katılmak istiyordum. Zaten tüm akşam dahil olmadığım gösteri çalışmasını kenardan izlemek ve Tuğçe'nin mızmızlıklarını dinlemek zorunda kalacağımdan bir de sabah onları çekmeme gerek yoktu.

AYNALI SALONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin