🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿
Medyadaki müzikle dinleyin isterseniz...Tam da Yavuz'a vurgu yapıyor. Yavuz farketmeden gönül yarasına düşüyor...
🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿
"Gönül; kendine benzeyen gönüle akar...Demiş Hz Ali."Dedi Yavuz. Karışında oturan kızlara bakmamıştı bile...Zorla annesi ve teyzesinin
ısrarlarıyla onların kalbini kırmamak için göz ucuyla bakmıştı.
Bakmakta istemiyordu zaten.
Ama kalbi sıkışmıştı daralmıştı ruhu.
Bir an bile burada durmak istemiyordu. Nefes alamayacağını hissetti...Tekrar kuzenlerine baktı imdat ister gibi...
Sanki kalbin de anlam duyamadığı şekilde birisine ihanet ettiğini düşünüyordu...
Anlayamamıştı bunu. Bu duygu bambaşkaydı."Kim böyle hissettiğim kişi? Yoktu kimse ki kalbimde benim..."dedi içinden." Belki bu kızlar çok güzel olabilir, belki çok özelde olabilirler ama bende hiçbir anlam ifade etmiyorlar..."dedi Yavuz içinden.
Halbuki Yavuz farkındaydı kızların anneleri Yavuz'a adeta sorular sormak için yarışıyorlardı.Kızlarda öyleydi, karşısında oturan beş kızda, okudukları bölüm hakkında, mastırları, lisanları... hakkında, gittikleri tatil yerleri hakkında bir şeyler anlatıyordu durmadan.
Yavuz ayıp olmasın diye sadece başını sallıyordu. Elindeki telefonuyla ilgilenmeye başlamıştı sıkıntıdan.Durumu fark eden kuzenleri hemen imdadına yetişmişlerdi.
"Yeter bu kadar oturdukları .
Yavuz abiyi daha önce götürmek istemiştim ama annem ve teyzemden çekindim..."diyerek kuzeni Celal;"Gel Yavuz abi sana sormamız gereken acil bir işimiz vardı. Bilgisayarımız bazı programları kaldırmıyor..." diyerek götürdüler.
Yavuz'la birlikte yukarıya çıkmışlardı
kuzenleri "Yavuz abi bugün ne yapmaya çalıştığını anlayamadık. Resmen İlker'i kaşıdın.Açık açık sana saldırmasını beklediğin.
Fırsat aradın... Anlamadığımız da niye öyle yaptın?
Ne yaptı o sana? Niye bu kadar hiddetlendin...?" dediler.Yavuz düşüncelere dalmıştı "gerçekten niye bu kadar hiddetlendim ben? Benim neyime de gidip o İlker'e bulaştım ?
Ama iyi de yaptım..." diye kendini düşüncelerle camın önüne attı.Yavuz eve geldikten bir saat sonra babası Yalçın'da gelmişti.
Yalçın Bey kahvedekilerden olanları duymuştu.
Oğlunu az çok da tanıyordu.
İlker'e neden saldırdığını da tahmin etmişti...Daha öğlen Akçaların Konağı'nın kapısına kızı bırakırken bir tuhaftı oğulları...
Hiçbir şey bildirmemişti Yalçın Bey. Gece olmuştu herkes odasına çekilmişti.
Yalçın Bey karısına da bir şey anlatmamıştı sabırla olacakları izleyecekti." Oğlum zaten akıllı birisi yanlış bir şey yapmayacağına eminim..."dedi içinden.*********
Gece bazen insanların en acılı ,dertlerin en ağır ve ızdıraplı olduğu anlardı. Tüm gün yaşananlar gece boğazına çöreklenirdi. Hatta bir ömür yaşananlar.
Ali Bey de artık içi içine sığmaz şekilde kıvranıyordu konakta.
Üç oğlunun kaldığı odaya girip baktı.Ahmet ve Mustafa'ya baktı uyuyorlardı. Genç ve yakışıklılardı. Daha 23 yaşına girmemişlerdi.
Kısa bir süre sonra gireceklerdi.
Tekrar diğer yatakta yatan oğlu Onur'a baktı. Onur 21 yaşına yeni girmişti.Geçmişe gitti ağladı.Şimdi gelip birisi Ahmet'le Mustafa'yı götürmeye kalksa canından can giderdi.
Benimsemişti bu günahsız yavruları. Bu çocuklar da babaları için canla başla mücadele ediyorlardı.
Hayırlı evlat olmuşlardı. Kan bağı yoktu ama can bağı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sabr-ı Sükût 2.Seri (Aşk-ı Muhal) TAMAMLANDI
General FictionNOT:ÇALINTI VEYA EN UFAK BİR KOPYALAMA DURUMUMDA AVUKAT KUZENİM VE ABLAM TARAFINDAN GEREKEN TÜM YASAL İŞLEMLER YAPILACAKTIR... KURGUMUN HİÇ BİR KURUM VEYA KURULUŞLA ASLA VE ASLA EN KÜÇÜK BİR İLGİSİ YOKTUR TAMAMEN HAYALİDİR... Yaralı kalplerin büyü...