🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿
Medyadaki müzikle dinleyin isterseniz...
🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿
Ve nihayet Yavuz'un hürmetle beklediği Halim hocası gelmişti bahçe kapısına yaklaştıklarını görünce Yavuz ve Fatma kapıya doğru gittiler.
Kapıda bekleyen Yavuz ve Fatma'nın anneleri babaları hürmetle karşılayıp hal hatır ettiler.
Ali Bey ve Hatice hanımda tanışmıştı bu güzel aileyle.
Yavuz, hürmetle hocasının elini öptü. Yanında ki hocasının karısı Meryem Hanıma"hoş geldin Meryem Abla..." dedi.
Halim hocanın üçüz olan 20 yaşındaki üç kızına da " hoş geldiniz Hale, Lale ve Jale..." dedi.Fatma'da, Halim hocaya " hoş geldin hocam..."dedikten sonra karısı Meryem Hanım'ın elini öptü.
Kızları ile tokalaşmıştı. Yavuz, önceden anlatmıştı bu güzel aileyi ve kızlarını... Fatma, görmeden hayran kalmıştı zaten bu aileye.Fatma, o yüzden sıcak ve samimi kızlara bir anda ısınmıştı görür görmez.
Fatma'nın, anne ve babasının kızlarına baktığını gören Halim hoca gülümseyerek;
Fatma'ya ve ailesine kızlarını tanıtmaya koyuldu."Bu kıymetli zevcem Meryem...
Bunlarda üçüz kızlarım Hale, Lale ve Jale..."dedi.
Üçüde o kadar birbirine benziyorlardı ki göz renkleri farklı olmasa ayırmak imkansızdı âdeta.Hale masmavi gözlere sahipti.
Lale ise yaprak yeşili gözlere sahipti.
Jale ise simsiyah gözlere sahipti. Gözlerinden ayıra biliyordun sadece. Fatma ve ailesi gülümseyerek " göz renklerine bakarak hepsinin ismini akımıza kazıdık....Bu şekilde ayrılabiliriz..." dediler.Hatice hanım ve Ali bey üçüz kızlara gülümseyerek baktılar.
" Çok şirin çıtı pıtı minyon tipli güzel kızlar...Maşallah öyle değilmi Ali Bey...?"Dedi Hatice hanım.Meryem hanım ve Halim hoca gülerek " herkes genelde sizlerin verdiği tepkiyi veriyorlar. Ancak göz renklerinden ayıra biliyorlar. Rabbim yirmi yıl evlat hasreti çektikten sonra üçüz olarak verdi..."dediler.
Yalçın Bey ve Zeynep Hanım gülümseyerek dinliyorlardı.
"Şimdi öyle geliyor sana Hatice ama zamanla konuşma tarzlarından hal ve hareketlerinden de ayırmayı öğreniyorsun...
Ben artık arkalarından görünce yürüyüşlerinden bile tanıyorum
güzel kızları mı..." dedi Zeynep Hanım.Fatma ve anneside, Meryem hanımı da çok sevmişti.
Fatma, Halim hocanın niçin sürekli
" bir kadın İstanbul gibi olmalı" dediğini anlamıştı.
Karısı Meryem hanımda öyle eski zaman hanımefendilerindendi her şekilde. Bilgili, görgülü, kültürlü, tesettürlü mağrur duruşlu bir kadındı. O da kızları gibi minyon ve güzeldi.Yavuz,Halim hocayı ve ailesini, onlara ayırdığı hemen kendi masalarının yanında ki masaya davet etti.
******
Hocaların okuduğu Kuran-ı Kerimdeki Surelerden ve dualardan ,sohbetten sonra velime yemeği ikramı yapılmıştı misafirlere. Garsonlar masaları devamlı olarak dolaşıyor isteyenlere tekrar ikramlar yapıyorlardı...
Herşey olması gerektiği gibi en güzel şekilde gerçekleşiyordu.
Yavuz ve kardeşleri,kuzenleri, Fatma'nın kardeşleri de misafirlerle ilgileniyorlardı.Yavuz, uzun zamandır ayakta bekleyip misafir karşılayan ailesine kıyamayarak " Annelerim ve babalarım çok yoruldunuz gelin biraz dinlenin. Artık gelecek pek kimsede kalmadı. Zaten kapıyada yakın masa...Şayet gelen olursa hemen ayaklanırsınız karşılamak için, siz de oturun...Halim hocam ve karısı Ali babam ve Hatice annemle konuşmak istiyorlar..." diyerek aynı masaya davet etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sabr-ı Sükût 2.Seri (Aşk-ı Muhal) TAMAMLANDI
General FictionNOT:ÇALINTI VEYA EN UFAK BİR KOPYALAMA DURUMUMDA AVUKAT KUZENİM VE ABLAM TARAFINDAN GEREKEN TÜM YASAL İŞLEMLER YAPILACAKTIR... KURGUMUN HİÇ BİR KURUM VEYA KURULUŞLA ASLA VE ASLA EN KÜÇÜK BİR İLGİSİ YOKTUR TAMAMEN HAYALİDİR... Yaralı kalplerin büyü...