Onu dinlemeden çadırıma gittim ve sırt çantalarımızı çadırın içine koydum. Onun burada ne işi vardı ki. Neden geldi. Tam da onsuz bir kaç gün geçireceğim için seviniyordum.
Çadırdan çıktığımda herkes BTS'nin etrafına toplanmıştı. Hayır yani ne buluyorlar ki şunlarda. Tamam birazcık yakışıklı, çok az tatlı, minnacık sempatik olabilirler ama bu da fazla. Hep şu okuldakiler yüzünden yüz buluyor bunlar. Hepsi okulun suçu.
Kafamı 'umutsuz vaka' diyerek sağa sola sallarken coleyi gördüm. Onunda etrafında kız sürüsü vardı. Ahh hadi ama. Okulunuzda bir tane yabancı erkek öğrenci var diye neden onun etrafına toplanıyorsunuz ki. Bir dakika yaa... O ilerideki su mu. Hızla suya doğru ilerledim. Etrafındaki erkek kalabalığını etrafa savurdum ve kolumu suyun omzuna attım.
-bi sorun mu var gençler.
Hepsi ağızlarında bir şey hımurdandı ve ardından dağıldılar. Ahh bunları yalnız bırakmaya gelmiyor. Her an her yerden çıkabiliyorlar.
Su
-neden gitmelerini sağladın ki, konuşuyorduk.Kolumu suyun omzundan çektim ve ona öldürücü bir bakış attım.
-sen konuşuyordun su. Onlarsa senin hakkında sapık şeyler düşünüyorlardı.
Suyun kaşları havaya kalktı.
Su
-yalan söylüyorsun değil mi.Başımı iki yana salladım.
-tabiki yalan söylemiyorum. Hepsinin pantolonlarının önünde çadır vardı. Sakın fark etmediğini söyleme.
Yüzü kırmızıdan mora dönerken hızla çadırına gitti. Ne yani yalan falan söylemedim. Kim bilir kız kardeşim hakkında akıllarında ne gibi hayaller kuruyorlardı.
♊♊♊
Akşam olduğunda klasik kamp ateşini yaktılar. Tabii ilk başta bir kaç tane salak odunla yakmaya çalıştı fakat yakamadılar. Amaçları kızları bu şekilde etkilemekti ama rezil oldu enayiler. Tabiki de benim sayemde. Çünkü onlar aptal bir dalla ateş yakmaya çalışırlarken yanlarına gittim ve onları itip yere eğildim. Arından elimdeki çakmakla dalları yaktım. Tabii çocuklar şok. Her neyse sınıfımdaki aptalları daha fazla ezmek istemiyorum.
Benim şovumdan sonra herkes ateşin etrafında oturmuş, gitar çalan çocuğu dinliyorlardı. Sıkıcı. Yavaşça ayağa kalktım ve Telefonumun ışığını yakıp ormana doğru ilerlemeye başladım. Bayağı bir ilerledikten sonra düz bir alana çıktım. Tam önümde sonu görünmeyen bir göl vardı. Ahh burayı iyi ki bulmuşum. Kendimi yeşil çimenlerin üzerine attım ve ellerimi ensemin altında birleştirerek yıldızları izlemeye başladım.
Yıldızlar... Sanki milyonlarca mücevher mavi gök yüzünün her bir noktasına serpilmiş gibi görünüyordu. O serpilen mücevherler ise pırıl pırıl parlayıp, bize bir göz şöleni veriyordu.
Bakışlarım köşede, yıldızlardan uzak durmak isyormuş gibi görünen dolunaya takıldı. Yıldızların yanında ayrı bir ihtişamı vardı ayın. Onu yıldızlardan özel tutan bir şey vardı. Belkide gecemizi aydınlığa çeviren ışığının kendine ait olmayıp, güneşten ödünç aldığı içindir.
Yanımda hissettiğim hareketlenmeyle başımı oraya çevirmeden gökyüzünü izlemeye devam ettim. Yanıma her kim yattıysa o da bir şey demeden gök yüzünü izliyordu.
V
-güzel ortam.Taehyungun sesini duyduğumda başımı yan tarafıma çevirdim. Bana sırıtarak bakıyordu. Ahh... Bana da gele gele o gelir zaten. Başka kim gelecek ki Allah aşkına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA (BTS) ~ (Kaybediş Serisi ll)
Fanfiction*Deney #1* Kadın kollarını kaldırdı ve adamın boynuna sardı. Ardından ona doğru yaklaştı. Genç adamda aynı şekilde kollarını onun bedenine sardı ve vücudunu ona doğru çekti. Adam burnunu kızın burnuna sürttü hafifçe. - bu alevlerle yanan küçük bir...