♏88. Kıskançlık♏

3.3K 467 415
                                    

İnstagramdan takip edenler zaten taehyung'lu bir bölüm olduğunu biliyor. Hazır mıyız gençler!!

İyi okumalar...

Titreyen bacaklarımla taehyungun odasına doğru ilerledim. Alev gittiğinden beri bir kere bile dışarıya çıkmamıştı. Yemeğini biz getirip kapısının önüne koyuyorduk, o da canı ne zaman isterse kapısının önünden alıyordu ve bir kaç lokma yedikten sonra geri dışarı bırakıyordu tepsiyi. Odayada sadece sugayı alıyordu. Suganın anlattığına göre saatlerce laptoptan alevin yerini saptamaya çalışıyorlarmış fakat tüm bunları yapan kişi o kadar profesyonelce bir düzenek hazırlamış ki, tek bir ip ucu bile bulamıyorlarmış.

Yavaşça kapıyı tıkladım. Ses gelmyince bir kez daha tıkladım fakat yine ses gelmedi. Yavaşça elimi kapı kulbuna getirdim ve aşağı indirdim. Kafamı uzatıp içeri girdiğimde gördüklerimle bir adım geriledim. Odanın her yeri dağınıktı. Giysiler etrafa saçılmış, dolap ve komidin yere yığılmış, perdeler terastan gelen rüzgarla sürekli havada uçuyor... Tüm bu karmaşanın içinde yatakta sırt üstü uzanmış ve boş bakışlarıyla tavanı izleyen taehyungu gördüm. O da benim gibi alev gittiğinden beri perişandı.

Yavaş adımlarla ona yaklaştım. Tam başına dikildiğimde gözleri bir süreliğine beni buldu. Ardından tekrar tavanı izlemeye başladı. Yavaşça yatağın bir köşesine oturdum.

-ona çok alışmıştın değil mi?

Bir şey söylemedi. Sadece boş boş tavana bakmaya devam etti. Sanki alev gittiğinden beri sessizlik yemini etmiş gibiydi.

-bir keresinde alev bir hafta uzaklaştırma cezası almıştı ma benim yerime o gitmişti okula. Dediğine göre o gün onun ben olmadığımı anlamışsın. Üstelik göğüslerine bakarak.

Dedim ve hafifçe güldüm. Onunda dudağının sağ tarafı belli belirsiz havaya kalktı fakat bu o kadar kısa bir süreliğine olmuştu ki, bunun zihnimin bana bir oyunu olduğunu düşündüm.

-nasıl anlamıştın? Yani... İkimizi nasıl ayırt ediyorsun. Yani annem bile... Daha doğrusu sahte annem bile bizi onca sene birlikte yaşamamıza rağmen karıştırırdı.

Bekledim... Bir şey demesini, yanıt vermesini ama o sustu. Yavaşça yataktan kalktım ve ağır adımlarla kapıya ilerledim. Elimi kapının metal kulbuna yerleştirmiştim ki onun çatallaşmış sesini duydum.

V
-siz... Benzemiyorsunuz...

Yavaşça arkamı döndüm ve ona baktım. Hala aynı pozisyondaydı. Tek fark konuşmak için kurumuş dudaklarını yalamasıydı, devam etti.

V
-sadece onu kızdırmak için göğsüne bakarak anladığımı söylemiştim. İşin aslı... Bedensel olarak ne kadar birbirinize benzesenizde gözleriniz... Farklı...

Dedikleri ilgimi çektiği için biraz ona yaklaştım ve dinlemeye devam ettim.

V
-Senin gözlerin hayatın her anlamını taşıyor. Masum ve berraksın sen dünyanın içindeki tüm pisliklere rağmen. Hayatın tüm kötülüklerinden bir habersin. Ama o... Onun gözlerinde bu küçük yaşına rağmen yaşanmışlık ve yıpranmışlık var. O olgun davranmaya çalışıyor, ruhundaki tüm kırılmışlıkları saklamak adına. Onun o hikayelerdeki masum kız olmadığını ilk gördüğüm günden beri biliyordum. Onun tek masum ve çaresiz yanı, gözlerindeki o yenilmişliği saklamaya çalışmasıydı...

Gözümden bir damla yaş aktı. Kardeşimin tüm benliğini gözlerinden okumuştu şu anda yanında bulunduğum adam. Ruhunu görmüş onun.

V
-bilirsin, alev yakar yıkar. Ama o yakıp yıktıktan sonra toparlamaya çalışır. O her ne kadar ben kötü kızım desede, ruhu tamamen acılarla dolu. Biliyorum, o da olgun ve kötü biri gibi davranmak istemezdi fakat onu böyle davranmaya itmişler küçüklüğünden beri. İnsanlar ile kendi arasında görünmez bir duvar örmüş.

ANKA (BTS) ~ (Kaybediş Serisi ll) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin