Sabah telefonumun çalan alarmıyla uyandığımda büyük bir çaba sarf ederek telefonu fırlatmamıştım. Bence bu dbüyük bir gelişmeydi. Üstelik hangi sorunlu zihniyet öğrencileri bu saatte uyandırıyor? Ondan sonra niye bu notlar bu kadar düşük. Ulan dangalak, sen koca bir ergen neslini bu saatte uyandırırsan tabii verim alamazsın. Saatleri ayarlayan adama sövdükten sonra yatağımdan kalktım ve banyoya girdim. Banyoda işimi hallettiğimde üzerime kırmızı bol bir tişört, altıma siyah da bir pantolon giymiş ve mutfağa girmiştim. Bizim bunak kahvaltı hazırlıyordu. Şimdi düşündüm de ben şu zamana kadar annemin bir kere bile yemek hazırladığını hatırlamıyorum.
-Ah, demek uyandın. Gel kahvaltı yapalım.
Onun o cıvıl cıvıl(?) sesini duyduğumda düşüncelerimden ayrıldım ve başımı ona çevirdim. Gülen bir yüzle bana bakıyordu. Olumlu anlamda başımı salladım ve masaya oturdum. Masaya şöyle bir baktım da gerçekten de kahvaltı güzel görünüyordu. Yiğidi öldür hakkını yeme. İkimiz de kahvaltımızı yapmaya başladığımızda masada ölüm sessizliği vardı. İkimiz de tek kelime etmiyorduk. Uzun bir sessizlikten sonra ben konuştum.
-Okulumun adresini ver.
Dedim ki biraz kaba konuşmuş olabilirim. Fakat şuan için ve ileriki zamanlarada bundan pişman olmayacağımı biliyorum. Olumlu anlamda başını salladı ve cebinden bir kart uzattı. Elindeki siyah karta baktım. Ardından uzanıp parmaklarının arasından kartı çektim.
-Kızım, ben bugün formanı alacağım. Sen bugün serbest gidebilir misin?
-Birincisi, bana kızım deme. Bizim aramızdaki normal bir baba kız ilişkisi değil ki tam da bu yüzden bana adımla hitap et. İkincisi, evet giderim ama formamı alırken özellikle pantolon almanı istiyorum. Pantolon yoksa da dizlerimin üzerine çıkmayan bir etek al. Kısa etekle kavga ederken rahat edemiyorum.
Bu dediğime şaşırsa da bir şey dememişti. Benim kavgalarıma alışması lazım. Birileri beni çekemez ve okulda benim hakkımda haber yayar ya da bana zarar vermeye çalışırsa elim kolum bağlı beklemeyecektim. İ Bu şimdiye kadar hep böyle oldu. Ben buyum. Değişmiyorum ve değişmekte istemiyorum.
Masadan kalktıktan sonra sırt çantamı yerden aldım ve evden dışarı çıktım. Ardından elimdeki karta baktım. Adresi sora, sora, sora en sonunda işkence yuvasını bulmuştum. Burası da fazla bakımlı bir yer değildi. Oldukça büyük ve... Ve... Siyah bir okul. Evet cidden böyle bir yer beklemiyordum. Okulun başından sonuna kadar kasvet akıyor. Bunu pek takmamaya çalışarak okula girdim ve bahçede yürümeye başladım. Bahçede her kim varsa bana bakıyordu. Ne oldu şimdi? Her gelen yabancıya böyle mi davranıyorlar? Gerçekten saçmalık.
Kimseye müdürün odasını sormadan okuldan içeri girdim. Şunu söylemeden edemeyeceğim okul ciddi anlamda büyüktü. Giriş kattaki binanın krokisine baktım ve oradan müdürün odasını buldum. Ardından iki kat yukarı çıktım ve odaya ilerleyip kapıyı çalarak içeri girdim. Karşımdaki şahıs 50 yaşlarında, bizim eski okuldaki göbekli keltoşun çekik göz versiyonuydu.
-Evet.
Dedi gülümseyen bir ifadeyle. Sırıtarak ingilizce konuşmaya başladım. Ne yani oyunda mı oynamayah.
-Ben okulunuza yeni kayıt yaptırdım.
-Ah, korece bilmiyor musun?
Dedi. Bu sefer ingilizce sormuştu sorusunu.
-Hayır efendim. En kısa sürede öğreneceğim.
Beni başıyla onayladıktan sonra küçük bir kağıda bir şeyler yazıp uzattı.
-sınıfın ve numaran. Ders programını sınıfından alırsın.
Başımla onaylayıp odadan çıktım. Eveeett... Şimdi tek sorun sınıfımı bulma-
Evet... Sınıfımın müdür katında olması cidden iğrenç bir duygu. Sürgülü kapıyı sağa doğru çektim ve içeri girdim. Ardından çantamı en arkdaki cam kenarına fırlattım ve sıraya oturdum. Bir anda herkesin dikkati bana kaymıştı. Ben de onlara dik dik bakmaya baladığımda önlerine dönmüşlerdi. Adam olun, aferin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA (BTS) ~ (Kaybediş Serisi ll)
Fanfic*Deney #1* Kadın kollarını kaldırdı ve adamın boynuna sardı. Ardından ona doğru yaklaştı. Genç adamda aynı şekilde kollarını onun bedenine sardı ve vücudunu ona doğru çekti. Adam burnunu kızın burnuna sürttü hafifçe. - bu alevlerle yanan küçük bir...