Bilin bakalım mediada kim vaaaar... Ksjsksja
Jİ EUN
Alev ve taehyung gittikten sonra bende kendi odama gittim. Onu üç yıldır hiç böyle görmemiştim. O birini bu kadar önemsemezdi. Alave önem veriyor, Rüyaya verdiği gibi...
Yatağa yattım ve ellerimi ensemde birleştirip tavanı izlemeye başladım. En kısa zamanda buradan gitmeliydim. Ailem yakında beni aramaya buraya gelir ve burada karışıklık çıkması istediğim en son şey.
Sesli bir nefes verdim ve gözlerimi kapadım. Kapının sesini duyduğumda bsaşımı kaldırıp gelene baktım fakat hiç bir şey göremedim. Gelen kişi girer girmez ışığı kapamıştı.
-kim var orada?
Bir ses duyamadım. Sanırım ışıklar gitti ve duyduğum seste beynimin bana bir oyunuydu. Yutkunarak ayağa kalktım. Kolumu kaldırdım ve elimle bir engele çarpmamak adına siper almış ilerliyordum. Bir tıkırtı duyduğumda olduğum yerde kaldım. Nefeslerim hızlanmaya başlamıştı.
Odada yalnız değilim...
Ne yapmalıyım. Hızlıca kapıya koşup bizimkilerin yanına gitsem... Ya kapıya ulaşamadan beni yakalarsa. Bunu göze almalıyım. Derin bir nefes aldım ve birden kapıya koştum. Koşmaya başladığım an başka birinin daha harekete geçtiğini adım seslerinden anlamıştım. Kapının demir kulbuna elimi getirdim ve aşağı doğru indirdim. Kapıyı kendime doğru çektiğim an birisi kapıya alini koydu ve sertçe kapadı. Beni kolumdan tutup döndürdü ve sırtımı sertçe kapıya yasladı. Kaçmaya çalıştığım sırada bedenini bana daha çok yaslayarak hareket alanımı kısıtladı.
Bağıramıyordum...
Konuşamıyordum...
O da konuşmuyordu...
Koca odada sadece benim hızlı nefes seslerim duyuluyordu. Yavaşça dudaklarımı araladım.
-k k kiimsin s en.
Bir şey demedi. Bende bir daha konuşmadım. Bir şey yapamadığım için kendimi aciz hissediyordum. Ağlamaya başladım. Gözyaşlarım yavaşça yanağıma süzülüyor, oradan çeneme ve boynuma ulaşıyordu. Ardından kazağımın olduğu yere kadar süzülüp kazağın yün kumaşına karışıyordu göz yaşlarım. Burnumu çektim. Yüzünü bana doğru yaklaştırmaya başladığında itmeye çalıştım fakat itemedim. Biraz daha yaklaşınca yüzüne vuran ay ışığını gördüm.
Jimin...
Durdu ve gözlerime bakmaya bsşladı.
-sen ne yap yaptığını sanıyorsun.
Ç çok korktum.Dedim ve hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bir yandan da kaslı göğsüne yumruklar indiriyordum. Bir işlevi olmadığını bilsemde rahatlatıyordu. En sonunda bileklerimden tuttuğunda hıçkırarak alnımı göğsüne yasladım. Çok korkmuştum. Bana bir şey yapacak sanmıştım. Başıma rüyanın başına gelenler gelecek sanmıştım. Hıçkırıklarım artarken kolunun biriyle belimi sardı. Diğer eliyle başımı göğsüne daha çok yasladı ve çenesini başıma koydu.
Bir süre sonra hıçkırıklarım durduğunda kendimi geri çektim ve gözlerine baktım. Baktığım gibi de çektim. Benden bir şey bekleyen gözleri beni mahfediyordu.
Jimin
-anlat.Dedi beklemediğim bir şekilde. Neyi anlatmamı istiyor.
-ne anlatayım.
Dedim ve bir kere daha burnumu çektim. Dudaklarını yaladı ve devam etti.
Jimin
-neden beni terk ettiğini anlat. Üç sene, koskoca üç sene bana anlatmanı bekledim ama bir kere bile yanıma gelmedin.Gözlerimi gözlerinden çektim.
-zaten anlatmıştım... Gittiğim gün.
Jiminin
-o yalana inanacağımı falan mı sanıyosun.Tekrar burnumu çektim ve gözlerimi gözlerine getirdim.
-sana anlattıklarım doğruydu.
Birden beni kendinden uzaklaştırdı ve bir adım geri gitti. Ellerini sarı saçlarının içinden geçirdi ve bağırmaya başladı. Bense ıslak gözlerimi ürkekçe ondan kaçırıyordum.
Jimin
-bana yalan söyleme songül. Bana sakın yalan söyleme. Bu aptallığa inanacağımı mı sandın. Her lanet gün seni izledim ben. Yeni ailenle geçirdiğin vakitleri tek tek sıkılmadan izledim. Bir kere bile güldüğünü görmedim. Bekledim bana gelip gerçekleri anlatmanı. Kendim sorup seni dahada sıkıntıya sokmak istemedim ama sen gelmedin. Üç sene, tamı tamına üç sene aptal gibi seni bekledim ben. Seden başka bir kıza yan gözle bile bakmadım. İhanet ediyor gibi hissediyodum kendimi anladın mı. Ben seni böylesine severken senin beni bırakıp gitmen koydu anladın mı beni.Göz yaşlarım tekrar akmaya devam ediyordu. Hıçkırıklarım giderek artıyordu. Sarsılarak ağlıyordum artık. Bir adım yaklaştı ve dibimde durdu. Benim sağ elimi göğsünün sol tarafına koydu. Ardından kendi elini de üzerine koydu. Diğer elinide benim kalbimin üzerine getirdi. Onun deli gibi atan kalbini avcumun içinde hissettiğimde kaşlarım havaya kalktı. En az beniki kadar hızlı atıyordu.
Jimin
-hissediyor musun?Dedi yüzünü bana yaklaştırarak. Ardından devam etti.
Jimin
-hissediyor musun kalplerimizin nasıl attığını. Aralarındaki uyumu hissediyor musun?Bir şey demedim, sustum. Başını sağa sola sallayarak kalbimin üzerindeki elini çekti. Ardından elimin üzerindeki elini sıkılaştırdı ve sertçe bıraktı. İşaret parmağını sertçe kalbimin üzerine bir kaç kez bastırdı. Hıçkırdım...
Jimin
-sen bencilsin... Sen hayatımda tanıdığım en bencil insansın.Dedi ve kolumdan tutarak beni kapının önünden çekti. Ardından kapıyı açtı ve sertçe çarparak çıktı. Karanlık odada yalnız kalmıştım. Sırtımı kapıya yaslayarak yere oturdum ve cenin pozisyonuna geçerek ağlamaya başladım. Ailesinden sonra ona en büyük kazığı ben attım.
O... Bunları hak etmiyor...
Sanırım bu bölüm kısa oldu ama yinede güzel bir bölümdü.
Hala songülün neden gittiğini bilmiyorsunuz. Nedenini merak ettiğinizi biliyorum. Tahminleriniz varsa bekliyorum.
Eminim şu an jungkook ve su hakkında merak ediyorsunuz. Fakat onların hikayesini bir kaç bölüm daha ertelemek istiyorum😢
Umarım bölümü beyenmişsinizdir.
Vote ve yorumlarınızı bekliyorum.
Hepinize BTS'li günler. 😛
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA (BTS) ~ (Kaybediş Serisi ll)
Fanfiction*Deney #1* Kadın kollarını kaldırdı ve adamın boynuna sardı. Ardından ona doğru yaklaştı. Genç adamda aynı şekilde kollarını onun bedenine sardı ve vücudunu ona doğru çekti. Adam burnunu kızın burnuna sürttü hafifçe. - bu alevlerle yanan küçük bir...